Aksakallı Bilge ve Kağan Serbest Okuma Metni Sayfa 126-127
Aksakallı Bilge ve Kağan Serbest Okuma Metni Sayfa 126-127
AKSAKALLI BİLGE VE KAĞAN
(Serbest Okuma Metni)
Bir zamanlar, Tatar halkının başına zalim bir kağan geçmiş. Kendi çok genç olan kağan,
“Bu dünyada yalnızca gençlere yer var.“ diye düşünüyormuş. Yaşlıları, gençlerin sırtında
bir yük olarak görüyormuş. Bu nedenle de ülkede yetmiş yaşını aşan herkesin öldürülmesini
emretmiş.
Köylerden birinde, yaşlı babasını çok seven bir genç varmış. Babasını saklamış. Delikanlı
babasını ziyarete gittiğinde, babası sormuş:
“Oğulcuğum neler oluyor dünyada?“
“Bugün kağan at sırtında bizim nehrin civarından geçiyordu. Nehirde parıldayan bir şey
gördüler. Askerlerin hepsi suya girdi ama ışık saçan o değerli taşı bulamadılar. Askerler suya
girince taş kayboluyordu.“
“Ondan kolay ne var oğlum?“ demiş yaşlı baba. “Suyun kıyısında bir ağaç var mı?“
“Evet, bir söğüt ağacı var.“
“Peki, o ağaçta bir kuş yuvası da var mı?“
“Olabilir, oralarda kırlangıç yuvaları olması gerekir. Ama artık güz geldi, kırlangıçlar çoktan
göç ettiler.“
“Tamam, yarın git o ağaçtaki yuvayı kontrol et. Yuvada değerli bir taş olmalı. Gördükleri
pırıltı o taşın sudaki yansımasıdır.“
Gerçekten de durum yaşlı babanın dediği gibiymiş. Oğlan taşı yuvadan alıp kağana
götürmüş. Kağanın vezirleri bu duruma fena halde kızmışlar. Onların
çözemediği bu gizemli olayı delikanlının çözmesi, kağanın
yanında kendilerini zor durumda bırakmış. (…)
Bu kadar genç ve deneyimsiz bir çocuk bunu bilecek kadar akıllı olamaz, onu bir sınayalım bakalım diye kağanı kandırmışlar. Vezirler
delikanlıya bir soru sormuşlar:
“Sana bir ok atımlık uzaklıktan iki at göstereceğiz. Bunların cinsleri, renkleri, büyüklükleri,
tıpatıp aynı olacak. Sen ise hangisinin daha yaşlı, hangisinin daha genç olduğunu bir ok
atımlık uzaklıktan bileceksin.“
“Peki, siz hazırlığınızı yapın, yarın gelir yanıtını veririm.“ demiş genç oğlan. (…) Kağanın
vezirlerinin sorusunu babasına anlatmış.
(…) “Atlara bak, hoplayıp zıplayan gençtir. Sakin bir biçimde otlayan da yaşlıdır. Onları
kolayca ayırabilirsin.“
Gerçekten de babanın dediği gibi olmuş. “Sağdaki aygır genç, soldaki ise yaşlı.“ demiş
genç soruyu soran vezirlere.
Ama kağanın vezirleri bu işin ardını bırakmayı hiç istemiyorlarmış. Kağandan bir soru
daha sormak için izin istemişler.
“Sana, birbirinin tıpatıp benzeri iki tahta göstereceğiz. Bu tahtaların biçimi ve rengi aynı,
üzerleri de ayna gibi parlatılmış olacak. Bunlardan biri bir ağacın gövdesinden, öteki ise aynı
ağacın dalından kesilip hazırlanacak. Sen tahtaları eline bile almadan hangisinin ağacın dalından,
hangisinin gövdesinden kesildiğini söyleyeceksin. Bilemezs en cezan ölüm olacak.
“Peki, siz hazırlığınızı yapın yarın gelir yanıtını veririm.“ demiş genç oğlan. Delikanlı yine
kederli bir şekilde babasının yanına gitmiş. (…) Sorulan soru yu anlatmış babasına.
“Üzülme oğlum, yarın vezirler sana tahtaları gösterdiğinde, onları suya bırakmalarını söyle.
Batan tahta gövdeden yapılandır. Suyun üzerinde yüzen ise ağacın dalından kesilerek
hazırlanandır.“ (…)
Gerçekten de yine babasının dediği gibi olmuş. (…) Oğlan da soruyu kolayca yanıtlamış.
Kağan genç bir oğlanın aklına yetişemedikleri için vezirlerine çok kızmış. Delikanlıyı da yanına
çağırmış.
“Şimdi bana bu soruların yanıtını nasıl bildiğini söyle. Yanıtını beğenirsem seni yanıma
alacağım yoksa hemen burada kafanı uçurtacağım.“
“Sultanım, benim yaşlı bir babam var. Yetmiş yaşını geçti, ama ben ona kıyamadım. Sakladım
onu. Benim aklımın yetmediği sorulara yanıtları o verdi. Yaşlılık deneyim ve bilgi demektir;
ben de bu sayede sizin sorularınızı yanıtlayabildim. Kağan düşünmüş ve delikanlıya hak
vermiş. Yaşlılara da ihtiyaç olduğunu fark etmiş. Delikanlıyı hizmetine almış, bilge babasını da
başvezir olarak görevlendirmiş.
Yanlış kararlardan dönmeyi kabul edebildiği için, adil bir sultan olarak uzun bir zaman
saltanat sürmüş. Halkı tarafından çok sevilmiş.
Tatar Masalı
Çev: Tarık DEMİRKAN
(Kısaltılmış ve Düzenlenmiştir.)