Fahrünnisa Metni Cevapları Sayfa 24-25-26-27-28-29

Fahrünnisa Metni Cevapları Sayfa 24-25-26-27-28-29

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

Fobi kelimesinin anlamını ve fobi çeşitlerini arkadaşlarınızla paylaşınız.

Fobi, bir şeye karşı duyulan korkunun, bireyin gündelik yaşamını olumsuz yönde etkilemesi hali olarak tanımlanır. Fobi kelimesi, Yunanca “Phobos” kelimesinden gelir. Phobos, Yunan mitolojisinde korku tanrısıdır.

Fobiler, gerçekte tehlikeli olmayan nesnelerden veya durumlardan duyulan aşırı ve kontrol edilemeyen korkulardır. Fobik kişiler, korku nesnesinden veya durumundan kaçınmaya çalışırlar. Bu durum, onların günlük yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilir.

Fobiler, iki ana kategoriye ayrılır:

  • Özgül fobiler: Bu fobiler, belirli bir nesneye veya duruma karşı duyulan korkulardır. Örneğin, örümcek fobisi, yükseklik fobisi, asansör fobisi, kapalı alan fobisi, uçuş fobisi, kan-iğne fobisi, sosyal fobisi gibi.
  • Sosyal fobiler: Bu fobiler, başkalarının gözleyebileceği ve değerlendirebileceği durumlardan duyulan korkulardır. Örneğin, konuşma fobisi, topluluk önünde konuşma fobisi, sınav fobisi gibi.

 

FAHRÜNNİSA

Sınıfta ön sıralarda otururdu fakat öyle iddiasız, öyle içine gömülü bir hâli vardı ki ilk bakışta, dersleriyle pek dost olmadığını ve derse kaldırılmaktan hiç de hoşlanmayacağını sanabilirdiniz. En basit, en kolay konularda, bütün arka sıraların el kaldırdığı zamanlarda bile o; önüne bakar, susardı.

Birkaç defa özellikle onun yüzüne bakmış:

— Kim bu konuyu anlatmak ister, diye sormuştum. O, aynı suskun, ilgisiz tavrı muhafaza etmişti.

Bir seferinde:

— Siz anlatınız, dedim.

Gafil avlanmış gibi birden hafifçe kızardı. Ürkek bir yüzle kalktı ve anlattı.

O anlattıkça şaşkınlığım ve sevincim artıyordu.

Ömrümde bu kadar duyarak, kavrayarak, benimseyerek ders anlatan öğrenci görmemiştim.

Haftalardan beri karşımda sessiz sessiz hatta cansız cansız oturan, sınıfta varlığıyla yokluğu eşit görülen, en heyecanlı derslerde bile yüzünün çizgileri kımıldamayan bu çocuk, beni tam manasıyla şaşırtmıştı:

“Gafil avlanan” o değildi, bendim!

(…)

Yüzüne ilk defa dikkatle baktım.

Soluk, esmer bir yüz, hiçbir özelliği olmayan bir burun, kalınca, renksiz dudaklar… Fakat iri iri açılan kapkara gözlerinde güzellikten de fazla bir şey, sonsuz bir derinlik, insanı çekip götüren bir şey vardı.

Ona üç yıl hocalık ettim ve dostluğumuz günden güne arttı. Buna rağmen bir tek derste bile, onun, derse kalkmak için ufacık bir arzu gösterdiğini görmek bana nasip olmadı.

Kaldırdığım derslerin hiçbirinde de en küçük bir ihmalini, yanlışını, bir tereddüdünü görmedim.

Daima, o ilk günkü gafil avlanmış tavrı, pembeleşen ürkek yüzü ile kalkar ve muhakkak “çok iyi” bir ders anlatırdı.

Onun ürkek, iddiasız hâlinin engin bir gururun maskesi olduğunu sonradan anladım. “En iyi” olamamak korkusu onu çekingen ve suskun yapıyordu.

Kendisine:

— Neden derse kalkmak için hiçbir zaman istek göstermiyorsun, diye sorduğum zaman verdiği cevap, onun bu müthiş gururunu birden açığa vurmuştu.

— Buna nasıl cesaret edebilirim, hocam? Ya bir yanlışım çıkıverirse?

— Ne olur? Öğrenci değil misin? Okula öğrenmek için, yanlışlarını düzeltmek için gelmiyor musun?

— Fakat kendim kalkmak istersem kendime tam manasıyla güveniyorum, karşımdakilere meydan okuyorum, demektir. Bu durumda biri eğer bir yanlış yaparsa gülünç olur, değil mi efendim?

(…)

En hassas noktasını böylece anlamış olduktan sonra dostluğumuz daha derinleşti. O kadar ki o, bana şiirlerini göstermeye başladı!

(…)

Fahrünnisa, lise gibi, edebiyat fakültesini de büyük bir başarı ile bitirdi.

Lisede benim, benden sonra da hocam Süleyman Şevket’in en değerli öğrencisi oldu.

Fakültede de memleketin en yetkili profesörünün en iyi öğrencisi oydu.

Birkaç yıl sonra, onun güzel şiir kitabı beni Anadolu’nun bir köşesinde buldu; gözlerimi sevinç ve övünç yaşlarıyla doldurdu.

Daha sonra önce de tahmin etmiş olduğum gibi kendisini daha büyük, daha ciddi işlere verdi ve mesleğin bilim yönünde derinleşme yolunu tuttu: Planlı, devamlı, fakat son derece alçak gönüllü ve sessiz bir çalışma!

Şimdi ben ondan, adını dünya edebiyat tarihlerinde sonsuzlaştıracak olan orijinal eserler bekliyorum.

Halide Nusret ZORLUTUNA

(Kısaltılmıştır.)

Halide Nusret Zorlutuna’nın Hayatı

Halide Nusret Zorlutuna, 1901 yılında İstanbul’da doğdu. Babası gazeteci Mehmet Selim, annesi ise Ayşe Nazlı Zorlu Hanım’dır. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra babasının Kerkük’e mutasarrıf olarak atanmasıyla birlikte eğitim hayatına burada başladı. Arapça ve Farsça öğrendi.

1916 yılında İstanbul’a dönen Halide Nusret, Kız Lisesi’ni birincilikle bitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim gördü. Ancak, babasının ölümü üzerine eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.

1924 yılında öğretmenlik mesleğine başladı. İstanbul Kız Lisesi ve yurdun farklı bölgelerindeki liselerde öğretmenlik yaptı. 1957 yılında emekliye ayrıldı.

Halide Nusret Zorlutuna’nın Edebi Kişiliği

Halide Nusret Zorlutuna, hece ölçüsünde hamasi şiirler ve konuşulan Türkçe ile yazılmış romanları ile tanınan bir yazardır.

Şiirlerinde vatan sevgisi, kahramanlık, milli birlik ve beraberlik gibi temaları işlemiştir. Şiirlerinde kullandığı ahenkli ve güzel dil, onun şiirlerinin beğenilmesini sağlamıştır.

Romanlarında ise toplumsal konuları işlemiştir. Özellikle kadın hakları ve eğitim konusundaki düşüncelerini romanlarında yansıtmıştır. Romanlarında kullandığı sade ve anlaşılır dil, onun romanlarının okunmasını kolaylaştırmıştır.

Halide Nusret Zorlutuna’nın en önemli eserleri şunlardır:

  • Şiir: Geceden Taşan Dertler, Yayla Türküsü, Yurdumun Dört Bucağı, Ellerim Bomboş
  • Roman: Beyaz Selvi, Rüzgardaki Yaprak, Aydınlık Kapı, Aşk ve Zafer, Bir Devrin Romanı
  • Anı: Benim Küçük Dostlarım

Halide Nusret Zorlutuna, Türk edebiyatının önemli kadın yazarlarından biridir. Eserleri, çağdaş Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir.

fve7tea

eikkphy

3.ETKİNLİK

Aşağıdaki soruları metinden hareketle yanıtlayınız.

  1. Öğretmenin Fahrünnisa ile ilgili düşünceleri nelerdir? Açıklayınız.

Öğretmenin Fahrünnisa ile ilgili ilk düşünceleri, onun derslerine ilgisiz ve derslere kalkmaktan hoşlanmayan bir öğrenci olduğu yönündedir. Bunu, Fahrünnisa’nın sınıfta öne oturmasına rağmen sessiz ve ilgisiz tavrından çıkarmaktadır.

  1. Öğretmenin Fahrünnisa ile ilgili düşünceleri hangi olaydan sonra değişir? Açıklayınız.

Öğretmenin Fahrünnisa ile ilgili düşünceleri, onun derse kaldırdıktan sonra verdiği ders ile değişir. Fahrünnisa, dersi öylesine başarılı bir şekilde anlatır ki öğretmen, onun aslında çok yetenekli ve bilgili bir öğrenci olduğunu fark eder.

  1. Fahrünnisa’nın sınıfta söz almama nedenini mantıklı buluyor musunuz? Neden?

Fahrünnisa’nın sınıfta söz almama nedenini mantıklı buluyorum. Çünkü Fahrünnisa, “en iyi” olamamak korkusu nedeniyle çekingen ve suskun davranmaktadır.

  1. Fahrünnisa’nın fikirlerini hangi duygu beslemektedir?

Fahrünnisa’nın fikirlerini besleyen duygu, “gurur” duygusudur. Fahrünnisa “en iyi” olamamak korkusu nedeniyle çekingen ve suskun davranmaktadır. Bu korku, aslında onun yüksek bir başarı hırsına sahip olduğunu göstermektedir.

  1. Öğretmenin yerinde siz olsaydınız Fahrünnisa’nın fikrini değiştirmek için ona ne söylerdiniz?

Öğretmenin yerinde olsaydım, Fahrünnisa’ya şunları söylerdim:

“Fahrünnisa, sen çok yetenekli ve bilgili bir öğrencisin. Ancak, sınıfta söz almama nedenin, küçük bir yanlış yapma korkusu olduğunu biliyorum. Bu korku, aslında senin yüksek bir başarı hırsına sahip olduğunu gösteriyor.

g6twyr8

 

i72e1yc

5ca6ob6

7.ETKİNLİK

a) Aşağıdaki farklı yazı karakteri ile yazılmış metni okuyunuz. Ardından yönergeleri uygulayınız.

MOR SALKIMLI EV*

Hafızasında hayat, kendini kayda başladığı ilk devrin hiç unutamayacağı zemini, Beşiktaş’ta, doğduğu evde başlar. Evin kendisi çocuğun hafızasında Mor Salkımlı Ev etiketini taşır.

Bu ev, yarım asırdan ziyade bazen de her gece, bu küçük kızın rüyalarına girmiştir. Sabahın ilk saatlerinde burada dolaşan, çiçek ve ağaç sulayan, bir alay güvercine yem veren bir kadın görürsünüz. Bu kadın, küçük kızın anneannesidir.

İşte Haminne** diye torunlarının hitap ettiği kadının kısaca portresi:

Teni hakiki süt gibi, gözleri açık maviye kaçan bir ela, ağzı küçük, dudakları pembe, ince sanatla işlenmiş kıvrımları vardır. Fakat bu güzellik ve hususiyet, o ilk bahçe devrinde, kızda hiçbir ilgi uyandırmış değildir. Mesela nar çiçeklerinin uyandırdığı heyecan ve iç hareketini Haminne uyandırmaz.

Acaba ilk varlığını idrak ettiren sahne kaç yaşında meydana gelmiştir.

Herhâlde dört yaşından önce olacak. Çünkü bu devirde hafızasında çakan şimşeklerin aydınlattığı sahnelerde zaman zaman annesi de görünür.

Halide Edip Adıvar

b) “Mor Salkımlı Ev” metninin türü ile ilgili verilen bilgilerden örnekteki gibi doğru olanların yanına (D), yanlış olanların yanına (Y) yazınız.

  • Yaşanmakta olan bir olayı değil, yaşanmış bir olayı anlatır. (D)
  • Anlatılan olay, yazarın belleğinde iz bırakmıştır. (D)
  • Metinde hayalî karakterler vardır. (Y)
  • Olayın anlatıcısı olayı yaşayan kişidir. (D)

c) Yukarıda (D) olarak işaretlediğiniz özelliklerden yola çıkarak metnin türünü belirtiniz.

Metnin türü anıdır. Yazar çocukluk anılarını anlatmaktadır.

d) “Fahrünnisa” ile “Mor Salkımlı Ev” adlı metin arasında tür açısısından benzerlik var mı? Açıklayınız.

Evet var. İkisi de geçmişte yaşanılan olayların edebi bir dille yeniden okura anlatılması sonucu ortaya çıkmıştır. İkisi de hatıra türünün örneği sayılabilir.

8.ETKİNLİK

Hata yapmamak için derse katılmak istemeyen bir arkadaşınız olduğunu hayal ediniz.

Arkadaşınızı derse katılmak üzere ikna edecek bir konuşma hazırlayınız. Ardından konuşmanızı sununuz.

Biliyorum, derse katılmak istemiyorsun. Hata yapmaktan korkuyorsun. Ama sana bir şey söyleyeyim mi? Herkes hata yapar. Ben de yaparım. Hatta en başarılı insanlar bile hata yapar. Hata yapmak, öğrenmenin bir parçasıdır. Hata yaptığımızda, ondan ders çıkarır ve kendimizi geliştiririz.

Sen çok yetenekli ve bilgili bir öğrencisin. Derslerde çok şey öğrenebilirsin. Ama derse katılmazsan, bu fırsatı kaçıracaksın.

Derslere katılmak, sadece öğrenmek için değil, kendini ifade etmek için de önemlidir. Derslerde söz alarak, fikirlerini paylaşabilirsin. Başkalarıyla tanışabilir ve arkadaş olabilirsin.

Ben sana inanıyorum. Derse katılırsan, başarılı olacağını biliyorum.

İşte sana birkaç tavsiye:

  • Derse hazırlanmadan gitme. Konuları önceden öğrenerek, kendini daha güvende hissedebilirsin.
  • Küçük adımlarla başla. Önce basit konularda söz al. Zamanla, daha karmaşık konularda da söz alabilirsin.
  • Hata yapmaktan korkma. Herkes hata yapar. Hata yaptığında, ondan ders çıkar.

Seni derse katılmaya davet ediyorum. Seninle birlikte öğrenebileceğim için çok mutlu olurum.

Sevgilerimle…

 9.ETKİNLİK

Anı türünün aşağıda verilen özelliklerini dikkate alarak sizi etkileyen bir anınızı boş bırakılan yere yazınız.

  • Olay geçmişte yaşanmış, gerçek bir olay olmalı.
  • Olay anlatıcısı “ben” (birinci kişi) olmalı.
  • Anlatılan olay ilgi çekici olmalı.
  • Anlatım içten ve samimi olmalı.

Annemle İlk Yolculuk

İlkokul üçüncü sınıftaydım. O zamanlar, ailemle birlikte İstanbul’da yaşıyorduk. Bir gün, annem bana bir haber verdi:

“Canım, hafta sonu babanla birlikte köye gideceğiz.”

Köy, benim için çok uzak ve yabancı bir yerdi. Daha önce hiç gitmemiştim. Bu yüzden hem heyecanlı hem de biraz endişeliydim.

Hafta sonu geldiğinde, babamla birlikte sabah erkenden yola çıktık. Uzun bir yolculuktan sonra, öğle saatlerinde köye vardık.

Köyü ilk gördüğümde, hayretler içinde kaldım. Çok küçük ve sevimli bir yerdi. Evler tahtadan yapılmış, sokaklar topraktı. Köyde, hayvanlarla oynayan çocuklar ve gülümseyen insanlar vardı.

Annem ve babam, beni büyükannem ve büyükbabamla tanıştırdı. Büyükannem ve büyükbabam, beni çok sevdiler ve bana çok iyi davrandılar.

O gün, köyde çok güzel bir gün geçirdim. Büyükannemle birlikte bahçede dolaştım, büyükbabamla birlikte futbol oynadım. Akşam da köyün meydanında köylülerle birlikte ateş başında şarkılar söyledik.

O gece, köyde yattığım ilk geceydi. Yıldızları daha önce hiç bu kadar yakından görmemiştim. Hava çok güzeldi. Gökyüzü, ışıl ışıl parlayan yıldızlarla doluydu.

O gece, annemin köye gelmek için beni ikna etmek için çok uğraştığını anladım. Köy, gerçekten çok güzel bir yerdi.

Köyümüzde geçirdiğim birkaç gün, benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Annemle birlikte geçirdiğim ilk yolculuk, benim için çok özel bir yere sahip.

Bu anı metni, benim çocukluk anılarımdan biridir. Annemle birlikte geçirdiğim ilk yolculuk, benim için çok özel bir deneyimdi. Bu anıyı, her zaman hatırlayacağım.

GELECEK DERSE HAZIRLIK
Mutluluk üzerine söylenmiş özdeyişler araştırınız.

Mutluluk üzerine söylenmiş bazı özdeyişler:

  1. “Mutluluk, bir karar, bir davranış ve bir duruştur.” – Mehmet Murat İldan
  2. “Mutluluğu başkalarının mutluluğuyla birleştirdiğimizde, onu iki katına çıkarırız.” – Helen Keller
  3. “Mutluluk bir tercih meselesidir.” – Stephen Covey
  4. “Mutluluk, geçmişi kabullenmek, şimdiki anı yaşamak ve geleceğe umutla bakmaktır.” – Unknown
  5. “Gerçek mutluluk, içimizdeki huzuru bulmakla başlar.” – Unknown
  6. “Gerçek mutluluk, başkalarının mutluluğunu düşünmekle elde edilir.” – Dalai Lama
  7. “Mutluluk, küçük şeylerde gizlidir.” – Unknown
  8. “En güzel gülücükler, en derin acıları yaşayan yüzlerdedir.” – Tupac Shakur
  9. “Gerçek mutluluk, başkalarını mutlu etmektir.” – Abdul Kalam
  10. “Mutluluk, içimizdeki güzellikleri dışa yansıtmaktır.” – Unknown

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Scott AjansScott Ajans tarafından ❤️ ile tasarlanmıştır