İdare Lambası Metni Cevapları Sayfa 76-77-78-79-80-81
İdare Lambası Metni Cevapları Sayfa 76-77-78-79-80-81
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
- Büyükleriniz hangi eşyalara manevi değer yüklemiştir? Niçin?
Büyükler, genellikle kendileri için önemli olan veya hayatlarında önemli bir olayla bağlantılı olan eşyalara manevi değer yüklerler. Bu eşyalar, genellikle ailenin mirası olarak kabul edilir ve kuşaktan kuşağa aktarılır.
- Sizin için manevi değeri olan bir eşya var mı? Bu eşyanın neden değerli olduğunu arkadaşlarınıza anlatınız. Sizin için manevi değeri olan bir eşya var mı? Bu eşyanın neden değerli olduğunu arkadaşlarınıza anlatınız.
Benim için manevi değeri olan bir eşya, babaannemin bana hediye ettiği gümüş anahtarlıktır. Bu anahtarlık, babaannemin ölümünden sonra bana kaldı. Anahtarlığın üzerinde, babaannemin doğum tarihi ve ismi yazılıdır.
Bu anahtarlık, benim için babaannemi hatırlatan en değerli eşyamdır. Babaannem, benim için çok önemli bir insandı. O, bana sevgiyi, şefkati ve merhameti öğretti. Bu anahtarlık, bana babaannemin bana olan sevgisini ve desteğini hatırlatıyor.
Arkadaşlarıma bu anahtarlığı anlattığımda, onlar da babaannemi tanımak isterler. Anahtarlığı onlara gösterdiğimde, babaannemin yüzünü hatırladıklarını söylerler. Bu anahtarlık, bana babaannemi hatırlattığı için benim için çok değerlidir.
İDARE LAMBASI
Kırk elli yıl öncesindeyiz. Çocukluktayız:
Sabahları uyur da uyursunuz, öğle yemeği üstüne uyutulursunuz, akşamın erken saatlerinde yedirilir, yıkanır, yatırılırsınız. Yaşlılar ve hastalar gibi geceleriniz uzun mu uzundur.
Onun için, büyüklerin, özellikle de yorgun annenizin en tatlı uykularının baş bölücüsü siz olursunuz.
Evde herkes uyurken uyandığınızda içinizi bir ıssızlık sarıyordu, değil mi? Dağ başlarında yapayalnız bırakıldığınız duygusuna kapılıyordunuz. Köpek ulumaları, rüzgârın uğultusu, dalların çıtırtısı… Korkuyordunuz. Kimse ne kadar korktuğunuzu bilemez. Eğer haykırmıyorsanız, o hep oradadır da ondan. Soluk, titrek ışığıyla başucunuzda, sabahlara kadar yanar. En azından size, annenizin işte orada, yanı başınızda olduğunu göstermektedir. İyice kısılmış fitili, gaz haznesine kaçtı kaçacak… Sanki can çekişiyor, o kadar cılız bir ışık. Ama bir ışık: idare lambası. Bir de onun tavanda, duvarlarda dans eden, hora tepen cinleri. Çeşit çeşit gölgeler.
Bu lambalar şimdiki çocukların başucu lambalarına, el fenerlerine benzemezlerdi elbet.
Yüreklerinde elektriğin aceleciliği yoktu. Gecelerin en sabırlı gözcüsü ve kâtibiydiler. Her şeyi ağır ağır kaydettiler.
Her idare lambası bana çocukluğumdan ne çok anı taşımıştır. Hatta yaşlıların, hastaların ve âşıkların gecelerine ait ne kadar çok öykü anlatmıştır.
Baba evinde, bir sürü eski öteberi arasında, artık kimsenin sahip çıkmadığı bu lambalardan biriyle yeniden karşılaştığımda yıl 1960’lardı. Büyük gaz lambalarına bakılmış, onlar korunmuş, bazısı elektrikli köşe lambasına dönüştürülmüştü. Bunlara antikacıların başköşelerinde de sık sık rastlanıyor. Yeniden değer kazanmışlardır. Ama bu küçükler, bunlar…
Şişesiz kalmışlar, minik tombul gaz depocuklarıyla tümden gözden çıkarılmışlardır.
Eski öteberi arasında bulduğum, küçük cam karnında gaz tortusu kuruyup kalmış, fitili bitti bitecek kadar kısa, ucu yanık, fitilliği paslanıp eğrilmiş lambayı evirip çeviriyordum.
Sahiplik duygusu hiç gelişmemiş olan ben, çoktan gözden düşmüş bu şişesiz, kirli küçük şeye sahip çıktım. O günden başlayarak da çocukluk gecelerimde beni hiç yalnız bırakmamış, sonuçta gölgeleriyle de dostluk kurduğum bu cılız sarı ışığa borcumu ödemek istedim sanki. Nerede, hangi biçimini görsem, eski bir dostuma rastlamışım gibi, evime buyur ediyordum.
Ama her birinin ya başı gitmiş ya kolu kopmuştu. Yarım karış boyundaki şişeleri, yuvarlakları, ince uzunlarıyla yok olmuştu. O şişeler… Sırçad an, kolaycacık kırılır şeyler.
İdare lambası. Aslında eskiler bunlara “lamba” da dememişler. Şimdi bizim dolmuş arabası yerine, sadece “dolmuş” deyip geçmemiz gibi, gecelerin bu en tutumlu, en kullanışlı gözcüsüne “İdare” demişler. Yağ kandillerinin işlevini üstlendiği için, “kandil” de denmiş.
Bunları, eski roman ve hikâyelerimizden çıkarıyoruz.
Eski hayatlar, genelde tutumlu hayatlarmış. Tüketim toplumları henüz ortaya çıkmadığı için, idare lambaları, hem az gaz yaktığından, hem yangına karşı daha güvenli olduğundan ahşap evlerin merdiven başlarını, sofaları, çocukların, yaşlıların gecelerini bekleyip durmuş.
(…)
Adalet AĞAOĞLU
ADALET AĞAOĞLU HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ
1929’da doğan Adalet Ağaoğlu, ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesinde yükseköğrenimini ise Ankara Üniversitesi DTC Fakültesinin Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamlamıştır. Kazandığı sınav sonucunda Ankara Radyosu’na girmiş; burada ve kuruluşundan sonra da TRT’de çeşitli görevlerde bulunmuştur. TRT Radyo Dairesi Başkanlığı’ndan, kurumun özerkliğine el konulması sonucu istifa etmiştir. 1970’ten sonra başka hiçbir işle uğraşmamış ve yazarlığa devam etmiştir. 14 Temmuz 2020 tarihinde çoklu organ yetmezliği nedeniyle İstanbul’da yaşamını yitirdi.
Edebi Kişiliği:
- Radyo ve sahne oyunları, roman, öykü, anı, deneme türünde eserler vermiştir.
- Yazdığı eserler birçok ödüle layık görülmüştür.
- Eserlerinde doğa, toplum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarını düşünce üretebilecek boyutlarda irdelemiştir. Değişimler karşısında edebiyatın yapısal durumu bakımından da arayışçı davranmış; kendine özgü anlatım biçimleri geliştirmiştir.
- Adalet Ağaoğlu eserlerinde toplumun çalkantılı dönemlerini ve bu dönemlerin bireyler üzerindeki etkilerini incelemiştir.
- Eserlerinin biçimsel yönündeki başarısı da son derece dikkate değerdir. Özellikle ayrıntıları değerlendirişi, geriye dönüşler ve iç monologlar gibi değişik tekniklerden yararlanması anlatımının en önemli yönleridir.
- Yazarın ilk romanı “Ölmeye Yatmak”tır. Bu roman 1973’te basılmıştır.
- Adalet Ağaoğlu doğa, toplum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarını, düşünce üretebilecek boyutlarda irdelemiş ve bu yönüyle dikkat çekmiştir.
- Yazar yazı çalışmalarına İstanbul’da devam etmektedir.
Kısaca özetleyecek olursak;
- Yeni anlatım olanaklarını denemiştir. “Tek anlatıcıya son vermek”, “an’ların anlatıcısı olmak”, “yer, zaman öğelerine değişiklik getirmek” onun anlatımına yeni boyutlar getirmiştir.
- Romanlarında klasik anlatım tekniklerinden saparak bilinç akışı, iç monolog gibi yeni anlatım tekniklerinden saparak kendine özgü bir yol tutturan Adalet Ağaoğlu’nun ilk romanı Ölmeye Yatmak’tır.
- Romalarının kahramanları genellikle aydınlardır. Bu bakımdan anlaşmazlık gibi görünen konularda, ifadelerde yazar aydınları dolaylı yönden eleştirir. Romanlarında kişiler roman kurgusuyla iç içe verilmiştir.
- 50’li yıllardan itibaren Türk toplumunda görülen sosyal ve düşünsel değişiklikleri, yanlış Batılılaşmayı, köksüz ve özümsenmemiş modernizmi, kaba sloganlara dayalı ulusçuluğu, sağ-sol çatışmalarını eleştirel gerçekçi bir tutumla biraz da ironik bir anlatımla ele almıştır.
- Korku, ölüm, erkek-kadın ilişkileri, özveri, aşk, yaşlılık, gençlik, başkaldırı, özgürlük vb. evrensel temalar güncel kaygılarla, dünyaya bakışıyla, toplumsal gelişmelerle iç içe verilmiştir. Cinsel konuları da çok işler.
Eserleri:
- Tiyatro ve radyo oyunları: Yaşamak, Evcilik Oyunu, Sınırlarda Aşk, Çatıdaki Çatlak, Tombala, Kış-Barış, Üç Oyun: (Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar) Kendini Yazan Şarkı, Duvar Öyküsü, Çok Uzak-Fazla Yakın
- Roman: Ölmeye Yatmak, Fikrimin İnce Gülü, Bir Düğün Gecesi, Yaz Sonu, Üç Beş Kişi, Hayır…, Ruh Üşümesi, Romantik Bir Viyana Yazı
- Öykü: Yüksek Gerilim, Sessizliğin İlk Sesi, Hadi Gidelim, Hayatı Savunma Biçimleri
- Deneme: Geçerken, Başka Karşılaşmalar
- Diğer Yapıtları: Göç Temizliği (Anı-Roman), Gece Hayatım (Rüya Anlatısı)
2.ETKİNLİK
Aşağıdaki soruları metinden hareketle yanıtlayınız.
- Yazar, niçin kendini bir uyku bölücü olarak anlatmaktadır?
Yazar, çocukken geceleri uyandığında, büyüklerinin uykularını bozduğu için kendini bir uyku bölücü olarak anlatmaktadır. Bu, o dönemdeki çocukların genel bir durumudur. O dönemde, çocuklar genellikle erkenden yatırılır ve uykuları uzun olurdu. Bu nedenle, geceleri uyandıklarında, evdeki diğer insanların uykularını bozarlardı.
- Yazar, geceleri uyandığında neden korkmaktadır?
Yazar, geceleri uyandığında, yalnızlık ve korku duyguları yaşamaktadır. Bu duyguları, evdeki diğer insanların uyuyor olmasından ve çevredeki seslerden kaynaklanmaktadır. Köpek ulumaları, rüzgârın uğultusu, dalların çıtırtısı gibi sesler, yazarın korkmasına neden olmaktadır.
- Yazar, gecelerini aydınlatan idare lambasını nasıl tanımlıyor?
Yazar, gecelerini aydınlatan idare lambasını, soluk, titrek ve cılız bir ışık olarak tanımlamaktadır. Bu lamba, yazara anne şefkati ve güven duygusu vermektedir.
- Siz de geceleri yazarın yaşadığı duyguları yaşar mısınız? Kendinizi güvende hissetmek için ne yaparsınız?
Ben de bazen geceleri yalnızlıkla ve korkuyla karşılaşabilirim. Bu duyguları yaşadığımda, kendimi güvende hissetmek için şu yöntemleri kullanırım:
- Işığı açar ve bir süre televizyon veya müzik dinlerim.
- Bir arkadaşımı veya ailemi ararım.
- Yatakta kitap veya ders çalışırım.
- Yazar, idare lambalarına niçin ilgi duymaktadır?
Yazar, idare lambalarına, çocukluğunda yaşadığı duyguları hatırlattığı için ilgi duymaktadır. Bu lambalar, yazara anne şefkati, güven ve yalnızlık duygularını hatırlatmaktadır.
- Size, gelecekte bugünlerinizi hatırlatacak hangi eşyaları saklamak istersiniz? Neden?
Ben, gelecekte bugünlerimi hatırlatacak şu eşyaları saklamak isterim:
- Fotoğraflar: Fotoğraflar, bana sevdiklerimle birlikte geçirdiğim mutlu günleri hatırlatacaktır.
- Mektuplar: Mektuplar, bana sevdiklerimden aldığım sevgi ve desteği hatırlatacaktır.
- Günlük: Günlük, bana geçmişte yaşadıklarımı ve düşüncelerimi hatırlatacaktır.
Bu eşyalar, bana geçmişi hatırlamak ve onunla bağlantıda kalmak için yardımcı olacaktır.
3.ETKİNLİK
Metinde yapılan benzetme ve karşılaştırmaları bularak yazınız.
- En tatlı uykularının baş bölücüsü: benzetme
- El fenerlerine benzemezlerdi elbet: karşılaştırma
- Gecelerin en sabırlı gözcüsü ve kâtibiydiler: benzetme
5.ETKİNLİK
a) Aşağıdaki fıkrayı okuyunuz. Soruları yanıtlayınız.
ÇOCUKLUĞUNU ÖZLEYEN KAVUK
Bir gün hava çok sıcakmış. Hoca boncuk boncuk terliyormuş. Derken sokakta oynayan çocukları görmüş. Biraz serinlemek ve çocukları seyretmek için bir ağacın altına oturmuş.
Cebinden mendilini çıkararak terini silmiş. Kahkahalar atarak eğlenen çocukları izlemeye dalmış.
Hoca, çocukları izlerken mahallenin en yaramaz çocuğu
Ali, ağacın arkasından gizlice yaklaşmış ve Hoca’nın başındaki kavuğu kapmış. Hoca ne olduğunu anlayamadan Ali, kavuğu arkadaşlarına götürmüş.
Çocuklar kavuğu birbirlerine atarak oynamaya başlamışlar.
Hoca, kavuğunu geri almak için onlara doğru koşmuş. Çocuklar Hoca’nın geldiğini görünce dört bir yana dağılmışlar. Hoca, kavuğu elinde tutan çocuğa yaklaşınca çocuk kavuğu diğer arkadaşına atıyormuş.
Kavuk böylece sürekli el değiştiriyormuş.
Hoca’nın oradan oraya koşturduğunu gören mahalleli, Hoca’ya yardım etmek istemiş ama hiçbiri çocukları yakalayamamış. Bu kovalamaca uzun süre devam etmiş. Hoca nefes nefese kalmış, dizlerinin üstüne çökmüş. Bir süre dinlendikten sonra kavuksuz olarak eve dönmüş.
Hanımı onu böyle görünce çok şaşırmış:
— Bey, sen kavuğunu hiç başından çıkarmazdın. Hayrola, bir şey mi oldu? Kavuğun nerede, diye sormuş.
Nasrettin Hoca gülümseyerek hanımına cevap vermiş:
— Sorma hanım, benim kavuk çocukluğunu özlemiş, şimdi komşu çocukları ile sokakta oyun oynuyor.
Hazırlayan: Gamze ALICI
SORULAR
- Nasrettin Hoca kavuğunu alan çocuklara nasıl davranmıştır?
Nasrettin Hoca kavuğunu alan çocuklara kızmamış ve onları azarlamamıştır. Hoca, kavuğunu geri almak için çocuklara doğru koşmuş, ancak çocuklar onu görünce kaçmışlardır. Hoca, çocukların kavuğunu ona geri vermediğini bilmesine rağmen, onlara kızmamış ve onları azarlamamıştır.
- Nasrettin Hoca’nın eşine verdiği yanıt onun hangi kişilik özelliğini yansıtır?
Nasrettin Hoca’nın eşine verdiği yanıt onun mizah anlayışını yansıtır. Hoca, kavuğunu alan çocuklara kızmak yerine, kavuğunun çocukluğunu özlediğini ve komşu çocukları ile sokakta oyun oynadığını söylemiştir. Bu yanıt, Hoca’nın gülümseyerek verdiği ve ironik bir anlatımı olan bir yanıttır.
- Metinde karşılaştırma anlamı içeren cümlenin altını çiziniz.
Mahallenin en yaramaz çocuğu Ali cümlesinde Ali’nin diğer çocuklardan daha yaramaz olduğu söylenmektedir.
- Siz Nasrettin Hoca’nın yerinde olsaydınız çocuklara nasıl davranırdınız?
Ben Nasrettin Hoca’nın yerinde olsaydım, çocuklara kızmazdım, ancak kavuğumu geri almak için daha kararlı davranırdım. Çocuklara kızmak yerine, kavuğumu geri vermelerini rica ederdim. Eğer çocuklar kavuğumu geri vermezse, onları yakalamak için daha kararlı davranırdım.
- Yukarıdaki metin ile “İdare Lambası” adlı metni olay örgüsü açısından karşılaştırınız.
İkisinde de olay çocukluğa dayanmaktadır. Çocukluk dönemi etrafında şekillenen metinlerdir.
6.ETKİNLİK
Günümüzde idare lambası yerine hangi aydınlatma araçları kullanılmaktadır? Bunlardan bildiklerinizi betimleyerek arkadaşlarınıza anlatınız.
Günümüzde idare lambası yerine kullanılan aydınlatma araçları şunlardır:
- Ampul: Ampul, 1879 yılında Thomas Edison tarafından icat edilen ve günümüzde en yaygın kullanılan aydınlatma aracıdır. Ampuller, elektrik akımının filamanın ısınması ile ışık vermesi prensibine göre çalışırlar.
- Floresan lamba: Floresan lambalar, 1938 yılında icat edilen ve ampuller kadar yaygın olarak kullanılan bir başka aydınlatma aracıdır. Floresan lambalar, elektrik akımının bir gazın içinden geçirilmesi ile ışık vermesi prensibine göre çalışırlar.
- Halojen lamba: Halojen lambalar, 1950 yılında icat edilen ve ampullere benzer bir yapıya sahip olan aydınlatma araçlarıdır. Halojen lambalar, ampullere göre daha parlak ışık verirler.
- LED lamba: LED lambalar, 1960 yılında icat edilen ve son yıllarda hızla yaygınlaşan bir aydınlatma aracıdır. LED lambalar, elektrik akımının LED çiplerinden geçirilmesi ile ışık vermesi prensibine göre çalışırlar.
7.ETKİNLİK
Yazar, çocukluk yıllarında toplumun daha tutumlu şimdi ise daha tüketici olduğunu belirtmiştir. Tüketim sorununa çözüm önerilerinizi kendi hayatınızdan örnekler vererek aşağıya yazınız.
Yazar, çocukluk yıllarında toplumun daha tutumlu olduğunu, şimdi ise daha tüketici olduğunu belirtmiştir. Bu durum, günümüzde tüketim toplumunun yaygınlaşması ile ilişkilidir. Tüketim toplumunda, insanlar sürekli yeni ürünler tüketmeye teşvik edilirler. Bu durum, doğal kaynakların tükenmesine, çevre kirliliğine ve toplumsal sorunlara yol açmaktadır.
Tüketim sorununa çözüm önerileri şunlardır:
- Tüketim bilincinin artırılması: İnsanlar, tüketimlerinin çevre ve toplum üzerindeki etkilerini fark etmelidirler. Bu konuda eğitim ve farkındalık çalışmaları yapılmalıdır.
- Tüketici haklarına saygı gösterilmesi: Tüketicilerin, aldıkları ürünlerden memnun olmadıkları takdirde iade etme hakkı gibi hakları bulunmaktadır. Bu haklar, tüketicilerin korunması için önemlidir.
- Ekonomik istikrarın sağlanması: Ekonomik istikrarsızlık, insanların aşırı tüketime yönelmesine neden olabilir. Ekonomik istikrarın sağlanması, tüketimin azaltılmasında etkili olacaktır.
Kendi hayatımdan örnekler vermek gerekirse, tüketim sorununa çözüm için şu adımları atıyorum:
- İhtiyaçlarımı belirlemeye çalışıyorum. Alacağım bir ürünün gerçekten ihtiyacım olup olmadığını iyice düşünmeye çalışıyorum.
- Kaliteyi fiyata tercih ediyorum. Daha kaliteli ürünler, daha uzun ömürlü oldukları için daha az tüketime neden olur.
- Geri dönüşüm yapıyorum. Kullanmadığım ürünleri geri dönüştürerek, doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunuyorum.
- Sürdürülebilir ürünleri tercih ediyorum. Sürdürülebilir ürünler, çevre dostu oldukları için daha az çevre kirliliğine neden olur.
Bu adımları atarak tüketim sorununa kendimce bir katkıda bulunmaya çalışıyorum. Tüketim sorununun çözümü için herkesin üzerine düşeni yapması önemlidir.
8.ETKİNLİK
Manevi değeri olan bir eşyanızın sizde uyandırdığı duyguları yazınız.
Benim için manevi değeri olan bir eşyam, anneannemden kalma bir gümüş yüzüktür. Bu yüzük, anneannemin evlenirken taktığı yüzüktür. Anneannem vefat ettiğinde, bu yüzüğü bana miras bıraktı.
Bu yüzük, benim için sadece bir mücevher değil, aynı zamanda anneannemin sevgisinin ve hatırasının bir sembolüdür. Bu yüzüğe baktığımda, anneannemi hatırlıyorum ve onu özlüyorum. Bu yüzük, bana anneannemin sevgisini ve desteğini hissettiriyor.
Bu yüzüğün bana uyandırdığı duygular şunlardır:
- Sevgi: Bu yüzük, bana anneannemin sevgisini hissettiriyor. Anneannem, bu yüzüğü bana takarak, beni ne kadar sevdiğini ve önemsediğini göstermiştir.
- Özlem: Bu yüzük, bana anneannemi hatırlatıyor ve onu özlememi sağlıyor. Anneannemi çok özlüyorum ve onu her zaman yanımda hissetmek istiyorum.
- Güven: Bu yüzük, bana güven duygusu veriyor. Bu yüzük, anneannemin bana verdiği bir hediyedir ve bu nedenle, bu yüzüğe çok değer veriyorum.
Bu yüzük, benim için çok değerli bir eşyadır. Bu yüzük, bana anneannemin sevgisini, desteğini ve özlemini hissettiriyor. Bu yüzük, benim için bir hazinedir.
GELECEK DERSE HAZIRLIK
Farklı ülkelerdeki çocukların ev ve okul yaşamları ile ilgili araştırma yapınız.
Evin ve okulun çocukların yaşamlarındaki rolü, kültürler arasında önemli farklılıklar gösterir. İşte bazı farklı ülkelerdeki çocukların ev ve okul yaşamlarıyla ilgili genel özellikler:
- Japonya:
- Ev Yaşamı: Japon aileler genellikle küçük dairelerde yaşarlar. Aile bağları güçlüdür ve geleneksel olarak öğrenciler, okuldan sonra evde ders çalışmaya devam ederler.
- Okul Yaşamı: Japon okulları disiplinli ve sıralı bir yapıya sahiptir. Öğrenciler, sınıflarında temizlik yaparlar ve grup çalışmalarına önem verilir. Uzun saatler boyunca ders çalışmak yaygındır.
- İsveç:
- Ev Yaşamı: İsveç’te genellikle büyük evler ve dairelerde yaşanır. Aileler arasındaki ilişkiler genellikle rahat ve demokratiktir. Çocuklar, ev işlerine katılır ve kendi kararlarını alma özgürlüğüne sahiptir.
- Okul Yaşamı: İsveç’te eğitim sistemi oldukça esnek ve öğrenci merkezlidir. Derslerin yanı sıra öğrencilere sanat, müzik ve spor gibi çeşitli aktiviteler sunulur.
- Gana:
- Ev Yaşamı: Ganalı çocuklar genellikle geniş ailelerle birlikte yaşarlar. Topluluk bağları güçlüdür ve çocuklar genellikle ailenin işlerine katılır.
- Okul Yaşamı: Gana’da eğitim genellikle sınırlı imkanlarla sürdürülür. Okula erişimde bazı zorluklar yaşanabilir. Ancak çocuklar, geleneksel dans, müzik ve el sanatları gibi kültürel aktivitelere de katılır.
- Güney Kore:
- Ev Yaşamı: Güney Kore’de aile bağları önemlidir ve genellikle çok nesneli evlerde yaşanır. Çocuklar genellikle yoğun bir akademik programın içindedir ve evde ders çalışma süreleri uzun olabilir.
- Okul Yaşamı: Güney Kore’de eğitim oldukça rekabetçidir. Öğrenciler genellikle sabah erken saatlerden akşam geç saatlere kadar ders çalışırlar. Okul dışında özel dersler yaygındır.
Bu örnekler, farklı kültürlerdeki çocukların ev ve okul yaşamlarındaki çeşitliliği yansıtıyor. Her ülkenin kendi eğitim ve aile yapısıyla ilgili özel dinamikleri vardır.