A Harfi Metni Cevapları Sayfa 150-151-152-153-154-155-156-157-158-159
A Harfi Metni Cevapları Sayfa 150-151-152-153-154-155-156-157-158-159
Hazırlık Çalışmaları
- “Engelli insanların engelsiz başarıları vardır.” sözü ile anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız.
“Engelli insanların engelsiz başarıları vardır.” sözü, engelli olmanın bir engel olmadığını ve engelli insanların da birçok alanda başarılı olabileceğini anlatmak istiyor.
- Aşağıdaki görsellerle ilgili düşüncelerinizi anlatınız.
Engellerin sadece bedende olduğunu, hayallerin ise sınırsız olduğunu gösteren hikayeler… Her birimiz için ilham kaynağı, her birimiz için birer umut ışığı…
A HARFİ
5 Haziran 1932’de Rotunda Hastanesinde doğmuşum. Benden önce dokuz, benden sonra ise on iki çocuk vardı, yani ben ortanca gruptan biriydim. Toplam yirmi iki çocuğun on yedisi yaşadı, dördü bebekken öldü. On üç çocuk hâlen ailenin devamını sağlıyor.
(…)
Doğumdan sonra annemi iyileşsin diye birkaç haftalığına eve göndermişler. Bu arada beni hastanede tutmuşlar. Annem yeterince iyileşip beni kiliseye götürünceye kadar orada vaftiz edilmeden isimsiz olarak kalmışım.
Benimle ilgili bir sorun olduğunu ilk gören annemmiş. O zamanlar yaklaşık dört aylıkmışım.
Ne zaman beni beslemeye çalışsa başımın arkaya doğru düştüğünü fark etmiş.
Boynumu sabit tutmak için eli ile enseme destek yaparak bunu düzeltmeye çalışıyormuş.
Ancak elini çekince başım yine düşüyormuş.
Bu ilk uyarı işaretiymiş. Sonra ben büyüdükçe annem başka kusurlarımı görmeye başlamış. Ellerimin neredeyse sürekli sıkılı ve arkaya doğru bükülmüş olduğunu görmüş.
Ağzım biberonun memesini kavrayamıyormuş çünkü o küçük yaşta bile çenem sımsıkı birbirine kilitlendiğinden annemin ağzımı açmamı sağlaması mümkün olmuyormuş.
Ya da çenem birden çözülüp gevşiyor ve bütün ağzım bir tarafa çekiliyormuş. Altı aylıkken etrafıma yığılan yastıklardan bir dağ olmadan oturamıyormuşum, on iki aylık olduğumda da durum değişmemiş.
Bu yüzden çok endişelenen annem, endişelerini babama anlatmış ve bunu daha fazla ertelemeden bir an önce tıbbi tavsiye almaya karar vermişler. Beni hastanelere ve kliniklere götürmeye başladıklarında bir yaşımı biraz geçmişim. Bende kesinlikle anlayamadıkları ve adını koyamadıkları ancak son derece gerçek ve rahatsız edici bir sorun olduğuna ikna olmuşlar.
Beni gören ve muayene eden doktorların hemen hepsi, çok ilginç ancak aynı zamanda ümitsiz bir vaka olarak değerlendirmiş. Birçoğu anneme yumuşak bir tavırla benim zihinsel engelli olduğumu ve böyle kalacağımı söylemiş. (…)
Annem bu gerçeği -o zamanlar kaçınılmaz görünen benim kurtarılamayacağım, iyileştirilemeyeceğim, bana dair hiçbir umudun olmadığı gerçeğini- kabul etmeyi reddetmiş. (…) Ancak onun tutunabileceği, vücudum sakat olsa da zihinsel engelli olmadığıma dair inancını destekleyecek tek bir kanıt parçası yokmuş.
(…)
Doktorların benden umudu kesmesini başka bir deyişle benim bir insan olduğumu unutmasını hatta yalnızca karnı doyurulacak, yıkanacak ve sonra bir kenara bırakılacak bir şey olduğumu söylemenin dışında hiçbir şekilde yardım edemeyeceklerini gören annem, o anda meseleyi bizzat ele almaya karar vermiş.
(…)
Bu, gelecekteki hayatımla ilgili çok önemli bir karardı. Annemin karşı karşıya kalacağım bütün mücadelelerde her zaman yanımda olacağı, yenilmek üzere olduğum zamanlarda ise yeni bir güçle bana destek vereceği anlamına geliyordu. Ama bu onun için kolay değildi çünkü akrabalar ve arkadaşların kararı aksi yöndeydi.
Onlar, bana kibar ve anlayışlı davranılması ancak ciddiye alınmamam gerektiğini düşünüyorlardı.
Bu bir hata olurdu. “Kendi iyiliğin için” diyorlardı. “Bu oğlana diğerlerine bakacağın gibi bakma yoksa sonunda kendi kalbin kırılır.” Annemle babamın onların pek çoğuna karşı gelmesi benim için çok büyük şanstı. (…)
Dört yıl geçip gitmişti. Artık beş yaşında olmama karşın hâlâ yeni doğmuş bir bebek gibi yardıma muhtaçtım. Babam ekmek paramızı kazanmak için duvarlar örmeye gittiğinde annem zihnimdeki kalın perdenin arkasına yavaş yavaş, sabırla ulaşmaya çalışarak benimle diğer çocuklar arasında oluşmuş görünen duvarı tuğla tuğla söküyordu. Bunların karşılığı olarak benden yalnızca belli belirsiz bir gülümseme ya da garip bir ses aldığı için aslında zor, heves kırıcı bir işti bu. Konuşamıyor ve hatta mırıldanamıyordum; tek bir adım atabilmek şöyle dursun, destek olmadan kendi başıma oturamıyordum bile. Uyuşuk ya da hareketsiz değildim. Uyku dışında beni hiç terk etmeyen vahşi, sert, yılan gibi kıvrak bir hareket biçimim vardı. Parmaklarım sürekli bükülmüş ve kıvrılmış hâldeydi, kollarım arkaya sarkıyordu, sık sık kasılıyordum, başım da yanlara ve arkaya doğru kayıyordu. (…)
Artık beş yaşındaydım ama hâlâ herhangi bir zekâ belirtisi göstermiyordum. Ayak parmaklarım, özellikle sol ayak parmaklarım hariç hiçbir şeyle belirgin biçimde ilgilenmiyordum.
(…)
Sonra birden oldu! Bir anda her şey değişti. Gelecek hayatım belli bir şekil aldı, annemin bana olan inancı karşılık buldu, gizli korkusu açık bir başarıya dönüştü.
Onca yıllık bekleyişin ve belirsizliğin ardından öyle hızlı ve basit olmuştu ki yaşadığım her sahneyi sanki geçen hafta yaşanmış gibi görebiliyor ve hissedebiliyorum. Soğuk, gri bir aralık gününün öğleden sonrasıydı. Dışarıda sokaklar karla parlıyordu, pırıl pırıl kar taneleri pencere camına yapışıp eriyor ya da ağaç dallarında erimiş gümüş gibi asılı duruyordu. Rüzgâr uğulduyor ve her yerde küçük kar yığınları oluşturuyordu. Kasvetli ve karanlık gökyüzü koyu renk bir tenteye engin, gri bir sonsuzluk gibi gerilmişti.
Bütün aile içeride, kocaman gölgelerin duvarda ve tavanda dans etmesini sağlayan, küçücük odayı ısıtıp aydınlatan mutfak ateşinin etrafında toplanmıştı.
Bir köşede, Mona ve Paddy (Pedi) önlerinde birkaç yırtık okul kitabıyla birbirine sokulmuş oturuyorlardı. Eski, yontulmuş tahtanın üzerinde parlak sarı tebeşirle küçük toplama işlemleri yapıyorlardı. Ben de onlara yakındım, duvara yaslanmış birkaç yastıktan destek alarak oturmuş, onları izliyordum.
Dikkatimi bu kadar çeken şey tebeşirdi. Uzun, ince, sapsarı bir çubuktu. Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Tahtanın siyah yüzeyinde öyle belirgindi ki altın bir çubuk gibi etkilemişti beni.
Birden kız kardeşimin yaptığı şeyi yapmayı çok istedim. Sonra ne yaptığımı tam olarak düşünmeden ve bilmeden kardeşimin eline uzanıp tebeşiri ondan aldım sol ayağımla.
Bunu yapmak için neden sol ayağımı kullandığımı bilmiyordum. Bu, birçok kişi için olduğu gibi benim için de muamma çünkü küçükken ayak parmaklarıma ilgi göstersem de daha önce ayaklarımı böyle kullanmayı denememiştim hiç. Onlar da ellerim gibi işlevsiz olabilirlerdi. Ancak o gün sol ayağım, görünüşe göre kendi iradesi ile kardeşimin eline uzanıp kaba bir biçimde tebeşiri ondan aldı.
Tebeşiri ayak parmaklarımın arasında sıkıca tuttum ve dürtüyle hareket edip tahtanın üzerine gelişigüzel karalamalar yaptım. Sonra durdum, neye uğradığımı şaşırmış bir hâlde ayak parmaklarımın arasındaki sarı tebeşir parçasına baktım; onun buraya nasıl geldiğini, bundan sonra ne yapacağımı bilmiyordum.
Ardından başımı kaldırdım ve herkesin konuşmayı bıraktığını, sessizce bana baktığını gördüm.
Kimse kımıldamıyordu. Küçük, tombul yüzü siyah bukleleriyle çevrelenen Mona, kocaman gözleri ve açık ağzı ile bana bakıyordu. Ateşin karşısında, alevlerin yüzünü aydınlattığı babam oturuyordu. Öne eğilmişti, ellerini dizlerine koymuştu, omuzları gergindi. Alnımdan ter aktığını hissettim.
Annem elinde dumanı tüten tencere ile kilerden çıkıp geldi. Odadaki gerilimi hissederek masa ile ateşin arasında durdu. Odadakilerin bakışlarını takip etti ve köşedeki beni gördü. Gözleri yüzümden, parmaklarımın arasındaki tebeşiri tuttuğum ayağıma kaydı. Tencereyi bıraktı.
Sonra daha önce birçok kez yaptığı gibi yanıma gelip çömeldi. “Sana onunla ne yapılacağını göstereceğim Chris (Kıris).” dedi yavaş ve garip bir tavırla. Yüzü, duyduğu heyecanla kızarmıştı.
Mona’dan başka bir tebeşir aldı, bir an tereddüt etti sonra büyük bir istekle önümde yere
“A” harfini yazdı.
“Aynısını yaz.” dedi gözlerini ayırmadan yüzüme bakarak. “Aynısını yaz, Chris.”
Yapamadım.
Etrafıma bakındım; bana çevrilen gergin, heyecanlı yüzleri gördüm. Hepsi o anda donmuştu, hareketsizdi ve hevesle bir mucize gerçekleşmesini bekliyorlardı.
(…)
Tekrar denedim. Ayağımı uzattım, tebeşir ile sertçe yaptığım hamle eğri bir çizgi çizmekten başka bir şeye yaramadı. Annem tahtayı benim için sabit tutuyordu.
“Tekrar dene, Chris.” diye fısıldadı. “Tekrar.” Denedim. Vücudumu kastım ve sol ayağımı üçüncü kez uzattım. Harfin bir tarafını çizdim. Diğer tarafın yarısını da çizdim. Sonra tebeşir kırıldı ve şaşkınlık içinde kalakaldım. Tebeşiri atmak ve vazgeçmek istedim. O anda annemin elini omzumda hissettim. Bir kez daha denedim. Ayağım öne gitti. Titredim, terledim ve bütün kaslarımı gerdim. Ellerimi o kadar sıkmıştım ki tırnaklarım etime geçmişti. Dişlerimi o kadar sıkmıştım ki az kalsın alt dudağımı deliyordum. Odadaki her şey, etrafımdaki yüzler bembeyaz olana kadar yüzdü. Yine de “A” harfini yazdım. Önümde yerde duruyordu. Titrekti, acemiceydi, kenarı eğri büğrüydü ve hiç düzgün olmayan bir orta çizgisi vardı. Yine de “A” harfiydi. Başımı kaldırdım. Bir an annemin yüzünü gördüm, yanaklarında yaşlar vardı. Sonra babam eğildi ve beni omzuna aldı.
Başarmıştım! Zihnime, kendini ifade etme şansını verecek olan şey başlamıştı. Evet, dudaklarımla konuşamıyordum ama şimdi sözlerden daha kalıcı şeylerle konuşacaktım yazılı sözcüklerle.
Ayak parmaklarımın arasında tuttuğum bir parça kırık tebeşirle yere çizdiğim o bir harf benim için yeni bir dünyaya giden yol, zihinsel özgürlüğümün anahtarıydı. Çarpık bir ağızla bir şeyler ifade etmek için can atan gergin ben için rahatlama kaynağıydı.
(…)
Christy BROWN
Sol Ayağım/”A” Harfi
(Kısaltılmıştır.)
Christy Brown’ın Hayatı ve Edebi Kişiliği
Christy Brown, 1932 yılında Dublin, İrlanda’da doğan serebral palsili bir yazardı. Spastik dipleji teşhisi konan Brown, hayatının büyük bir kısmını tekerlekli sandalyede geçirdi ve sadece sol ayağını kontrol edebiliyordu. Buna rağmen, Brown azimle çalışarak yazmayı ve resim yapmayı öğrendi.
Zorlu Çocukluk: Brown, fakir bir ailenin on çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Engelliliği nedeniyle yaşıtları tarafından dışlandı ve okulda zorbalığa maruz kaldı. Annesi Kathleen, Christy’nin eğitimine ve gelişimine büyük önem verdi ve ona okuma ve yazmayı öğretti.
Edebi Başarı: Brown, 1954 yılında otobiyografik romanı Sol Ayağım‘ı yayınladı. Roman, Brown’ın zorlu çocukluk yıllarını ve engellilikle yaşamanın mücadelesini anlatan etkileyici bir eserdi. Sol Ayağım büyük bir başarı elde etti ve birçok dile çevrildi. Roman, 1989 yılında Daniel Day-Lewis’in başrolünde oynadığı bir filme de uyarlandı.
Diğer Eserleri: Brown, Sol Ayağım’ın ardından Down All the Days (1970), A Shadow on Summer (1971) ve Wild Grow the Lilies (1976) gibi romanlar da yazdı. Ayrıca şiir, deneme ve kısa öyküler de kaleme aldı.
Edebi Kişiliği: Brown’ın eserleri, engelli bir bireyin bakış açısını ve deneyimlerini anlatan özgün ve güçlü bir edebiyat tarzı sunar. Yazıları, zorluklar karşısında yılmadan mücadele etmenin ve hayatta umut bulmanın önemini vurgular. Brown’ın eserleri, engelli bireylere ilham kaynağı olmanın yanı sıra, önyargı ve ayrımcılıkla mücadelede de önemli bir rol oynamıştır.
Christy Brown 1981 yılında vefat etti. Geride, engelli bireylere ilham kaynağı olan ve edebiyata önemli katkılar sunan bir eser bıraktı.
Christy Brown Hakkında Bilgiler:
- Doğum tarihi: 5 Haziran 1932
- Ölüm tarihi: 7 Eylül 1981
- Doğum yeri: Dublin, İrlanda
- Uyruğu: İrlandalı
- Mesleği: Yazar, ressam
- En önemli eserleri: Sol Ayağım, Down All the Days, A Shadow on Summer, Wild Grow the Lilies
- Ödülleri: James Joyce Ödülü (1954), Evening Herald Literary Award (1971)
- ETKİNLİK
a) Aşağıdaki soruları okuduğunuz metinden hareketle cevaplayınız.
1.Metnin kahramanını kısaca tanıtınız.
Metnin kahramanı, Christy Brown adında, serebral palsi hastası bir çocuktur. 1932 yılında Dublin’de doğmuştur. Yirmi iki çocuğun on yedisi yaşayan bir ailenin on üçüncü çocuğudur.
2.Christy’yi diğer çocuklardan farklı kılan özellikler nelerdir?
Christy’yi diğer çocuklardan farklı kılan özellikler şunlardır:
- Serebral palsi hastasıdır ve bu nedenle fiziksel engellidir. Konuşma ve hareket yetilerinde kısıtlılık vardır.
- Sol ayağını diğer uzuvlarından daha iyi kullanabilmektedir.
3.Doktorların Christy ile ilgili görüşleri nelerdir?
Doktorlar Christy’nin zihinsel engelli olduğunu ve iyileşmesinin mümkün olmadığını düşünmektedirler.
4.Christy’nin annesinin hangi kararı, onun hayatını olumlu yönde etkilemiştir?
Christy’nin annesinin, oğlunun zihinsel engelli olmadığına dair inancını kaybetmemesi ve onu eğitmeye karar vermesi, hayatını olumlu yönde etkilemiştir.
- Kendinizi Christy’nin yerine koyarak hissettiklerinizi anlatınız.
Christy’nin yerinde olsaydım, kendimi çaresiz ve yalnız hissedebilirdim. Kendimi ifade edememek ve diğer çocuklar gibi hareket edememek beni üzebilirdi. Ancak, annemin desteğiyle ve kendi azmimle bu zorlukları aşabileceğime dair umudum olurdu.
- Christy’nin ailesinden biri olsaydınız ona nasıl destek olurdunuz?
Christy’nin ailesinden biri olsaydım, ona şunlar yaparak destek olurdum:
- Ona her zaman inanır ve onu severdim.
- Onunla sabırla iletişim kurmaya çalışırdım.
- Eğitimine ve gelişimine katkıda bulunurdum.
- Onun bağımsızlığını kazanmasına yardımcı olurdum.
- Metinde yazarın okuyucuya vermek istediği mesaj nedir?
Yazar, engelli insanların da zihinsel engelli olmadıklarını ve birçok başarıya imza atabileceklerini göstermek istiyor. Ayrıca, engelli insanlara karşı önyargıların yıkılması gerektiğine ve onlara destek olunması gerektiğine vurgu yapıyor.
b) Okuduğunuz metinle ilgili üç soru yazarak arkadaşlarınızla paylaşınız.
- soru: Christy’nin annesinin kararını siz olsaydınız alabilir miydiniz? Neden?
- soru: Christy’nin sol ayağını diğer uzuvlarından daha iyi kullanabilmesini neye bağlıyorsunuz?
- soru: Tebeşir kırılınca Christy niçin vazgeçmek istemiştir?
- ETKİNLİK
Engelli bireylerin karşılaştıkları sorunlarla ilgili yaptığınız araştırmaların sonuçlarını arkadaşlarınıza anlatınız.
Engelli bireyler, günlük yaşamlarında birçok sorunla karşılaşmaktadır. Bu sorunlar;
Fiziksel Engeller:
- Erişilebilirlik eksikliği: Engelli bireyler, binalara, toplu taşımaya, kaldırımlara ve diğer kamusal alanlara erişmekte zorlanmaktadır.
- Ulaşım sorunları: Engelli bireyler için uygun toplu taşıma araçlarının ve özel araç park alanlarının eksikliği vardır.
- Teknik engeller: Engelli bireyler, bilgisayarlar ve diğer elektronik cihazlar gibi teknolojik araçlara erişmekte zorlanmaktadır.
Sosyal Engeller:
- Ayrımcılık: Engelli bireyler, eğitim, iş, sağlık ve diğer alanlarda ayrımcılığa maruz kalmaktadır.
- Önyargı: Engelli bireyler hakkında toplumda birçok önyargı bulunmaktadır. Bu önyargılar, engelli bireylerin sosyalleşmesini ve topluma katılımını zorlaştırmaktadır.
- Tutum ve davranışlar: Engelli bireylere karşı önyargılı tutum ve davranışlar sergilenmektedir.
Ekonomik Engeller:
- İşsizlik: Engelli bireylerin iş bulma imkanları kısıtlıdır.
- Düşük maaş: Engelli bireyler, çalışanlar arasında en düşük maaş alan gruptur.
- Yoksulluk: Engelli bireyler ve aileleri, yoksulluk riskine daha fazla maruz kalmaktadır.
Eğitim Engelleri:
- Erişilebilir eğitim eksikliği: Engelli bireyler için uygun eğitim kurumlarının ve programlarının eksikliği vardır.
- Öğretmen eksikliği: Engelli bireylere eğitim verebilecek özel eğitim öğretmenlerinin eksikliği vardır.
Sağlık Engelleri:
- Erişilebilir sağlık hizmeti eksikliği: Engelli bireyler için uygun sağlık hizmeti veren kurumların ve sağlık personellerinin eksikliği vardır.
- Tıbbi cihaz eksikliği: Engelli bireyler için gerekli tıbbi cihazların eksikliği ve pahalı olması
Engelli Bireylere Nasıl Yardımcı Olabiliriz?
- Engelli bireylere karşı önyargılarımızı yıkmak ve onları ötekileştirmekten kaçınmak
- Engelli bireylerin karşılaştığı sorunlara karşı duyarlı olmak ve onlara destek olmak
- Engelli bireylerin topluma katılımını kolaylaştırmak için gerekli düzenlemelerin yapılmasını savunmak
- Engelli bireylere yönelik ayrımcılıkla mücadele etmek
Engelli bireylerin karşılaştığı sorunları çözmek için hepimize görev düşmektedir. Onların toplumda eşit haklara sahip olması ve aktif rol alması için elimizden geleni yapmalıyız.
4. ETKİNLİK
Aşağıda verilen “Braille Alfabesi”ni inceleyiniz.
b) Braille Alfabesi ile oluşturulan aşağıdaki metinde noktaların üzerine kalın bir kalem (tükenmez veya kurşun) ucu ile bastırınız. Daha sonra 155. sayfada oluşan kabartmaları gözlerinizi kapatarak parmak uçlarınızla okumaya çalışınız.
CEVAP: YA LİMİT SİZSİNİZ YA DA LİMİTSİZSİNİZ.
- ETKİNLİK
Aşağıdaki görseli inceleyerek belirlediğiniz bir hedefte hangi basamakta olduğunuzu nedenleriyle birlikte yazınız.
Başarabilirim basamağındayım. Çünkü insan ilk önce başaracağına kendisi inanmalıdır ve bu konuda çalışmayı bırakmamalıdır. Ben de önümdeki LGS için başarabileceğime inanarak çalışmalara başladım.
- ETKİNLİK
a) Cumhurbaşkanlığı Engelliler İçin Kamu Spotu’nu (Engel, Engel Değildir Aşıldığında) izleyiniz. İzlediğiniz videonun verdiği iletileri değerlendirerek yazınız.
Duygularımız ortak paydamızdır, mutluluk hepimizin arzusu. Yaptıklarımızla anılmak, engel tanımadan kendimizi ifade etmek en büyük isteğimiz. Engellilik, aşılması gereken bir engel değil, bizi özel kılan bir özellik. Düşüncelerimiz, hayallerimiz ve duygularımız diğer insanlardan farklı değil. Engelleri aştığımızda, hepimiz birbirimize ne kadar benzediğimizi göreceğiz.
b) İzlediğiniz videodaki örtülü anlamları belirleyerek yazınız.
Dansların en güzeli, hissedenle edilir.
- ETKİNLİK
Kendinizi tanıtan bir yazı yazınız.
Bu etkinliği bireysel olarak yapmalısınız.