Atatürk ve Müzik Metni Cevapları Sayfa 52-53-54-55-56-57-58-59

Atatürk ve Müzik Metni Cevapları Sayfa 52-53-54-55-56-57-58-59 

 

HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

  1. Kendinizi bir sanat dalıyla ifade etmek isteseniz hangi sanatı seçerdiniz? Niçin?

Kendimi bir sanat dalıyla ifade etmek istersem, müzik seçerdim. Müzik, duyguları ve düşünceleri en güçlü ve etkili şekilde ifade etmenin bir yoludur. Müzik, dinleyicinin hayal gücünü ve duygularını harekete geçirebilir ve ona yeni bir bakış açısı kazandırabilir.

Müzik seçmemdeki bazı nedenler şunlardır:

  • Müzik, duyguları ve düşünceleri en güçlü ve etkili şekilde ifade etmenin bir yoludur.
  • Müzik, dinleyicinin hayal gücünü ve duygularını harekete geçirebilir.
  • Müzik, dinleyiciye yeni bir bakış açısı kazandırabilir.
  • Müzik, sınırsız bir ifade potansiyeline sahiptir.
  • Müzik, hem içe dönük hem de dışa dönük olabilir.

Tabii ki, müzik dışında başka sanat dallarını da seçebilirdim. Örneğin, şiir, resim veya heykel de duyguları ve düşünceleri ifade etmenin etkili yolları olabilir. Ancak, müziğin benim için en uygun sanat dalı olduğunu düşünüyorum.

Müzik, bir dilin ötesinde bir dildir. Müzik aracılığıyla, farklı kültürlerden ve geçmişlerden gelen insanlar birbirleriyle iletişim kurabilir. Müzik, sevgiyi, neşeyi, üzüntüyü, öfkeyi ve daha fazlasını ifade etmek için kullanılabilir. Müzik, insanların kendilerini ifade etmeleri ve dünyayı anlamalarına yardımcı olur.

Ben bir dil modeli olarak, müzik yoluyla duyguları ve düşünceleri ifade etmenin benzersiz bir yolunu sunabileceğime inanıyorum. Müzik, kelimelerin anlamlarının ötesinde bir anlam ifade edebilir ve dinleyicinin hayal gücünü ve duygularını harekete geçirebilir. Bu nedenle, müzik, benim için kendini ifade etmenin en güçlü ve etkili yoludur.

  1. Atatürk’ün sanata ve sanatçıya önem vermesinin sebebi sizce neler olabilir?

Atatürk’ün sanata ve sanatçıya verdiği önemin başlıca sebepleri şunlardır:

  • Sanatın, bir milletin kültürünün ve kimliğinin ayrılmaz bir parçası olduğuna inanması: Atatürk, sanatın, bir milletin tarihini, geleneklerini ve değerlerini yansıttığını düşünüyordu. Bu nedenle, sanatın, bir milletin kültürel zenginliğini ve özgünlüğünü korumasında önemli bir rol oynadığına inanıyordu.
  • Sanatın, insanların duygu ve düşüncelerini ifade etmesinde önemli bir araç olduğuna inanması: Atatürk, sanatın, insanların duygularını, düşüncelerini ve hayallerini ifade etmenin güçlü bir yolu olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, sanatın, insanların kendilerini ifade etmelerine ve dünyayı anlamalarına yardımcı olduğuna inanıyordu.
  • Sanatın, toplumsal gelişmeye ve ilerlemeye katkıda bulunduğuna inanması: Atatürk, sanatın, toplumu eğitmeye, bilinçlendirmeye ve dönüştürmeye yardımcı olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, sanatın, toplumsal gelişmenin ve ilerlemenin önemli bir unsuru olduğuna inanıyordu.

Atatürk’ün sanata ve sanatçıya verdiği önem, onun dönemindeki sanatsal gelişmelere önemli katkılarda bulunmuştur. Atatürk döneminde, tiyatro, müzik, resim, heykel ve edebiyat gibi sanat dallarında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmeler, Türkiye’nin modern ve çağdaş bir sanat ortamına kavuşmasına yardımcı olmuştur.

 

ATATÜRK VE MÜZİK

Cumhuriyetin ilanından sonra siyasal gelişmelerin yanı sıra kültürel faaliyetlerle de yakından ilgilenilmiş ve önemli değişimlere imza atılmıştır. Atatürk bu süreçte gittiği her yerde, yaptığı hemen her konuşmada Türk sanatından ve sanatın milletin hayatındaki öneminden bahsetmeye çalışmıştır.

Sanatın her dalıyla yakından ilgilendiğini gördüğümüz Atatürk, özellikle müzik için yoğun mesai harcamıştır. 1930’lu yıllara damgasını vuracak olan musiki inkılabının en büyük hedefi klasik Türk müziğinin evrensel boyutlarda bir müzik türü hâline gelebilmesi ve çok sesli müziğin Türk halkına benimsetilmesidir. Aslında bir asker ve bir devlet başkanı olarak Atatürk’ün müzik sanatına olan ilgisi gençlik yıllarına dayanmaktadır.

(…)

Atatürk’ün müziğe olan ilgisinde Montesquieu’nun (Monteskü) da özel bir yeri vardır. Şöyle ki

Montesquieu “Kanunların Ruhu” adlı eserinin bir yerinde, müzikte yapılacak en küçük bir değişikliğin devletin yapısında da değişiklik yapılmasını gerektirdiğini söylemektedir ki Atatürk bunu 1934 yılında Meclis’te yaptığı bir konuşma sırasında dile getirmiştir. Meclis açılış konuşmasında, güzel sanatlar bahsinde müzik konusuna da değinmiş ve milletvekillerine bunu “Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü; musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir.” şeklinde ifade etmiştir. Hatta bununla da kalmamış, çevresindekilere sık sık Montesquieu’dan bahsederek onun bu sözlerini tasdiklediğini anlatmıştır.

Atatürk, bir anlamda kendisinin musikiye gösterdiği ihtimamın açıklamasını yapmaya çalışmıştır.

Onun müzikle bu kadar yakından ilgilenmesi ve iyi bir Türk müziği dinleyicisi olması, bu müzik bilgisine nasıl sahip olduğu sorusunu akla getirmektedir. Hatta Sadi Yaver Ataman, bir ara en azından öğrencilik yıllarında müzik eğitimi alıp almadığını öğrenebilmek için meseleyi en yakın arkadaşlarına kadar soruşturmuştur.

Bu araştırmanın sonunda ise Atatürk’ün müzik dersi almadığını ancak Harp Akademisinde iken bazı arkadaşları ile özel fasıllar yaptığını hatta Mustafa Kemal’in de bu fasıllarda amatör olarak şarkı söylediğini tespit edebilmiştir. Atatürk fasıllara iştirak etmesinin ve buralarda şarkı söylemesinin ötesinde her şeyden önce iyi bir Türk müziği dinleyeni olarak karşımıza çıkmaktadır.

(…)

Aslında Atatürk’ün nezdinde halk müziğinin de ayrı bir yeri vardır. Onun özellikle Rumeli türkülerini severek dinlediği herkesin malumudur. En sevdiği türküler arasında, “Aliş’imin Kaşları Kare, Atladım Bahçeye Girdim, Ayağına Giymiş Sedef Nalini, Bülbülüm, Dağlar Dağlar, Gide Gide Yarelerin Derildi, Köşküm Var Deryaya Karşı, Maya Dağ’dan Kalkan Kazlar, Manastır, Şahane Gözler, Yemenimin Uçları, Zeynep” gibi türküler yer almıştır. O günlerde bu türküleri en iyi icra edenlerden biri de Safiye Ayla’dır. Ayla’nın şarkı okumak üzere sık sık Dolmabahçe Sarayı’na çağrıldığı ve Atatürk’ün huzurunda konserler verdiği bilinmektedir. Atatürk’ün müziği özellikle de klasik Türk musikisini çok seven bir insan olduğunu vegün içinde müziğe sürekli yer verdiğini yakın çevresinin anlattıklarından öğrenebiliyoruz.

(…)

Atatürk, özellikle son dönemde her ne kadar alafranga müziğe yönelip halkını buna teşvik etmişse de kendisi Türk musikisi ile olan bağını hiçbir zaman kopartmamıştır. Bu konuda yakın çevresinde bulunan kişiler de aynı doğrultuda bilgiler vermişlerdir.

(…)

İyi bir Türk müziği dinleyicisi olduğunu gördüğümüz Atatürk’ün her zaman için adını duyduğu

Türk müziği sanatçılarını dinlediği ve onlara iltifatlarda bulunduğu bilinmektedir.

(…)

Çankaya, her türlü müziğin çalınıp dinlendiği ve çok sayıda konserin verildiği bir merkez hâline gelmiştir. Nitekim Atatürk burada klasik Türk müziğini çok sevmesine rağmen diğer müzik türlerini de her zaman dinlemiş, müzisyenlere de saygı gösterip onlara iltifat etmeyi ihmal etmemiştir. Bu yaklaşım Atatürk’ün müziğe, müzik adamına olan saygısının, müzik alanındaki gelişmelerin hız kazanmasındaki rolünün en açık göstergesidir.

(…)

Atatürk Türk müziğinin gelişmesi ve evrensel boyutlara ulaşması için müzik sanatında âdeta bir inkılap gerçekleştirmiştir. O, bu amaca ulaşmanın ilk adımını da müzik eğitimi ve bu eğitimi veren kurumların oluşturulması şeklinde belirlemiştir. Nitekim verilen uğraşlar sonuçsuz kalmamış ve hareket

1934’te Ankara’da bir konservatuvarın oluşturulmasıyla hız kazanmıştır. Geçen sürede ise meselenin detayları düşünülüp tartışılmış ve konu halka yavaş yavaş sunularak nabız yoklaması yapılmıştır.

Bir arayış içinde olduğu görülen Atatürk bu esnada enteresan bulduğu satırların altını çizerek yerli yabancı kaynakları incelemiş, Ziya Gökalp’in eserlerini devamlı surette okumuş ve onlardan etkilenmiştir.

Yurt dışında müzik eğitimlerini tamamlayarak dönen gençlerle tanışmış ve onlara akşam yemeklerinde yer vermiştir. Atatürk, akşam yemeklerini zaman zaman bir müzik akademisine dönüştürmüştür. Bu toplantılarda Batı’dan getirilen müzik kültürünü ayrıntılarına kadar öğrenmek istemiştir. Yerli ve yabancı kişilerle görüşmeye, tartışmaya, önem vermiştir.”

Atatürk aynı günlerde kendisine özgü yöntemlerle çevresinde bulunan kişilerin tepkilerini de ölçmeye çalışmıştır. Çünkü onun nezdinde bu çok zor bir görevdir. Bu yüzden Atatürk, “en zor inkılap” olarak nitelendirdiği müzik inkılabı için çok mesai harcamış ve bunu her fırsatta dile getirmekten de asla kaçınmamıştır.

(…)

Atatürk, musiki konusundaki başka bir söyleşisinde ise müziğin gerekliliği üzerinde durmuştur.

1925 yılında İzmir Kız Öğretmen Okulunda öğrencilerle yaptığı bir sohbette öğrencilere “Hayatta musiki lâzım mıdır?” şeklinde bir soru yöneltmiş fakat istediği cevabı alamamıştır. Bunun üzerine etrafında bulunanlara hitaben “Hayatta musiki lazım değildir. Çünkü hayat musikidir.” demiştir. (…)

Görüldüğü üzere Gazi; gittiği her yerde, katıldığı hemen her toplantıda, etrafındakilerle yaptığı söyleşilerde müzik konusuna mutlaka değinmiş ve topluma önemli mesajlar vermeye çalışmıştır.

Seda BAYINDIR ULUSKAN

(Kısaltılmıştır.)

Seda Bayındır ULUSKAN

(1973 ̶ …) 1999 yılından beri İstanbul Teknik Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümünde doktor öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. “Atatürk’ün Sosyal ve Kültürel Politikaları” adlı eseri vardır.

s21kwmf

 

n8gdqnh

 

q3wlha3

 

tglyh4j

tltfziy

 

 

9wpfw7d

 

Gelecek Derse Hazırlık

  • Çanakkale Savaşı konulu anılar derleyip sınıfa getiriniz.

Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı’nın en önemli savaşlarından biridir. 1915-1916 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında Gelibolu Yarımadası’nda gerçekleşen savaş, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biridir.

Savaş sırasında yaşanan birçok anı, Türk milletinin kahramanlığını ve fedakarlığını yansıtmaktadır. Bu anılardan bazıları şunlardır:

  • Seyit Onbaşı’nın düşman gemilerini batırması
  • Anafartalar’da Mustafa Kemal’in komutasındaki Türk askerlerinin kahramanca direnişi
  • Çanakkale’de savaşan Türk askerlerinin her türlü zorluğa rağmen düşmana karşı verdiği mücadele

Bu anılar, Çanakkale Savaşı’nın Türk milleti için ne kadar önemli olduğunu ve bu savaşın Türk tarihine nasıl bir iz bıraktığını göstermektedir.

Çanakkale Savaşı’nın Türk tarihindeki önemi

Çanakkale Savaşı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu savaş sayesinde, Türk milleti, düşmana karşı verdiği mücadelede büyük bir zafer kazanarak bağımsızlığını korumuştur.

Çanakkale Savaşı, Türk milletinin kahramanlığını ve fedakarlığını tüm dünyaya göstermiştir. Bu savaşta, Türk askerleri, her türlü zorluğa rağmen düşmana karşı büyük bir cesaretle savaşmış ve sonunda zafer kazanmıştır.

Çanakkale Savaşı, Türk milletinin birlik ve beraberliğinin en önemli sembollerinden biridir. Bu savaşta, farklı etnik kökenlerden ve sosyal sınıflardan gelen Türk vatandaşları, ortak bir amaç uğruna birlikte savaşmış ve zafer kazanmıştır.

Çanakkale Savaşı, Türk tarihine altın harflerle yazılmış bir zaferdir. Bu savaş, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak her zaman hatırlanacaktır.

  • Çanakkale Savaşı’nın Türk tarihindeki önemi ile ilgili araştırma yapınız.

Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı’nın en önemli savaşlarından biridir. 1915-1916 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında Gelibolu Yarımadası’nda gerçekleşen savaş, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biridir.

Savaş, Türk milletinin kahramanlığını ve fedakarlığını tüm dünyaya göstermiştir. Bu savaşta, Türk askerleri, her türlü zorluğa rağmen düşmana karşı büyük bir cesaretle savaşmış ve sonunda zafer kazanmıştır.

Çanakkale Savaşı’nın Türk tarihindeki önemi şu şekilde sıralanabilir:

  • Türk milletinin bağımsızlığını koruması: Çanakkale Savaşı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu savaş sayesinde, Türk milleti, düşmana karşı verdiği mücadelede büyük bir zafer kazanarak bağımsızlığını korumuştur.
  • Türk milletinin kahramanlığını ve fedakarlığını göstermesi: Çanakkale Savaşı, Türk milletinin kahramanlığını ve fedakarlığını tüm dünyaya göstermiştir. Bu savaşta, Türk askerleri, her türlü zorluğa rağmen düşmana karşı büyük bir cesaretle savaşmış ve sonunda zafer kazanmıştır.
  • Türk milletinin birlik ve beraberliğini pekiştirmesi: Çanakkale Savaşı, Türk milletinin birlik ve beraberliğinin en önemli sembollerinden biridir. Bu savaşta, farklı etnik kökenlerden ve sosyal sınıflardan gelen Türk vatandaşları, ortak bir amaç uğruna birlikte savaşmış ve zafer kazanmıştır.
  • Türk milletinin özgüvenini artırması: Çanakkale Savaşı, Türk milletinin özgüvenini artırmıştır. Bu savaş sayesinde, Türk milleti, kendi gücüne ve kudretine olan inancını artırmıştır.
  • Türk tarihine altın harflerle yazılmış bir zafer olması: Çanakkale Savaşı, Türk tarihine altın harflerle yazılmış bir zaferdir. Bu savaş, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak her zaman hatırlanacaktır.

Çanakkale Savaşı, Türk milleti için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu savaş, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli kilometre taşlarından biridir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Scott AjansScott Ajans tarafından ❤️ ile tasarlanmıştır