Ayaz’ın Definesi Serbest Okuma Metni Cevapları Sayfa
Ayaz’ın Definesi Serbest Okuma Metni Cevapları Sayfa
Ayaz’ın Definesi
Büyük Sultan Gazneli Mahmut bir gezisi sırasında Ayaz adında, kendi hâlinde bir köylü ile karşılaşmış.
Ayaz, davranışları ve zekâsı ile onun gönlünü kazanmış. Sultan’ın teklifi üzerine onun
yanında saraya gitmiş.
Saraya geldikten sonra Sultan ona en güzel kıyafetleri hediye etmiş. Ayaz, bunları kabul edip giyinmiş.
Ama kendi geçmişini unutmamak için de postuyla çarığını saraydaki boş bir odanın duvarına
asmış. Sonra kapısını kilitlemiş.
Ayaz her gün bir fırsatını bulup o odaya girer, kendi kendine,
— Sakın kendini bir şey zannetme. Bir zamanlar şu çarığı giyiyordun. Gurura kapılma, dermiş.
Şımarmaktan, gurura kapılmaktan korktuğu için böyle davranırmış.
Onun bu hassasiyetinin farkında olmayan, işin aslını bilmeyen kötü düşünceli insanlar, onun her
gün bu odaya kapandığını ve odaya kimseyi sokmadığını fark etmişler. Özellikle onun Sultan ile olan
dostluğunu kıskananlar, Ayaz hakkında olur olmaz şeyler söylemeye başlamışlar. Ayaz’ın altınlar,
gümüşler biriktirdiğini, bunları kilitli bir odada sakladığını, içeriye kimseyi sokmadığını etrafa yaymışlar.
Sonunda daha da ileri gidip Ayaz’ı Sultan’a şikâyet etmişler.
Sultan, bu işe çok şaşırmış. Bu kadar güvendiği kişinin kendinden gizli işler çeviriyor olmasına
da içerlemiş. Ama hiddete kapılmayıp konuyu araştırmaya karar vermiş.
Acaba bizden ne gizliyor, diye düşünerek bir adamını gece oraya göndermiş. Ona,
— Odayı aç, orada ne bulursan al, sırrını da herkese söyle. Hem bize yakınlık göstermekte hem
de arkamızdan iş çevirmekteyse yazıklar olsun, demiş.
Sultanın adamı hemen yanına otuz kişi daha almış, gece gece Ayaz’ın odasını açmaya gitmiş.
Hepsi odadan alacakları altınları, ganimetleri düşünüyor, seviniyorlarmış. Kıymetli taşların, elmasların,
zümrütlerin hayalini kuruyorlarmış.
Aslında Sultan’ın Ayaz hakkında kötü bir düşüncesi yokmuş. Sadece onu denemek istiyor ama
kötü bir şey yapmış olacağına ihtimal vermiyormuş.
Adamlar, büyük ümitlerle odanın kapısına gelmişler, biraz zorlandıktan sonra kilidi açmışlar. Kilit
pek sağlammış. Aslında Ayaz bu odayı mala, paraya düşkünlüğünden değil, sırrını herkesten gizlemek
için sıkı sıkı kilitlemiş.
Adamlar birbirlerini ite kaka odaya doluşmuşlar. Sağa sola bakınmışlar, yırtık bir çarık ile eski
bir pöstekiden başka bir şey görememişler. Bunların bazı şeyleri gizlemek için birer perde olduğunu
düşünmüşler. Her tarafı kazmışlar, çukurlar açmışlar. Arayıp taramışlar ama çarıklarla posttan başka
hiçbir şey bulamamışlar.
Toz toprak içinde, bir şey bulamamanın mahcubiyeti ile Sultan’ın huzuruna çıkmışlar.
Sultan:
— Söyleyin bakalım, demiş, neler buldunuz?..
Hepsi çok mahcup olmuşlar. Odada gördüklerini, yaptıklarını uzun uzun anlatmışlar. Sultan,
düşüncelerinde haklı çıkmaktan dolayı çok mutlu olmuş. Ayaz’ı yanına çağırtmış. Herkesten ondan
özür dilemelerini istemiş.
Ayaz:
— (…) Güneş varken yıldızlar yok olur. Kim kendini gösterebilir? Siz olmasanız ben sadece o
çarık ve posttan ibarettim, demiş.
Bu sözler Sultan’ın çok hoşuna gitmiş. Ayaz hakkında düşündüklerinde yanılmadığını anlamaktan
mutlu olmuş.
O, her iyiliği hak eden, sadık, güvenilir, dürüst bir kimseymiş. Sultan ona birçok hediye vermiş.
Ayaz’ın ricasıyla adamları da affetmiş.
Ayaz hakkında kötü düşünenler ise yaptıkları hatayı anlamışlar ve çok utanmışlar.
Kişiyi değerli kılan, sahip oldukları değil, karakteridir.
Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî
Derleyen: Neslihan ÖZTİN
(Kısaltılmıştır.)