Çocuklar Babaları Hakkında Ne Düşünürler? Metni Cevapları Sayfa 15-16-17-18-19-20-21
Çocuklar Babaları Hakkında Ne Düşünürler? Metni Cevapları Sayfa 15-16-17-18-19-20-21
Düşünelim – Tartışalım
Büyükleriniz tarafından anlaşılmadığınızı düşündüğünüz oluyor mu? Bununla ilgili bir anınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.
Tabii ki! Bazen büyüklerim tarafından anlaşılmadığımı düşünüyorum. Bu, benimle aynı şeyleri yaşamamış olmaları yüzünden olabilir. Onlar büyüdü ve dünya hakkında farklı bir bakış açısına sahip oldular. Ama ben hâlâ küçük biriyim ve her şeyi öğreniyorum.
Büyüklerim tarafından anlaşılmadığımı hissettiğimde, üzgün ve yalnız hissediyorum. Sanki kimse beni anlamıyor. Ama sonra, arkadaşlarımla konuşuyorum. Onlar beni anlıyorlar ve bana destek oluyorlar.
İşte büyüklerim tarafından anlaşılmadığımı hissettiğim bir anımı anlatacağım.
Bir gün, okulda yeni bir arkadaş edindim. Çok iyi anlaşıyorduk ve her zaman birlikte vakit geçiriyorduk. Ama bir gün, bir şey için tartıştık. Çok üzüldüm ve arkadaşımla konuşmak istedim. Ama büyüklerim, “Zamanla unutacaksın” diyerek beni sakinleştirmeye çalıştılar. Ama ben unutmak istemiyordum. Arkadaşımı özlüyordum. Sonunda, dayanamadım ve arkadaşlarıma durumu anlattım. Onlar da benimle aynı fikirdeydi. Arkadaşımla konuşmam gerektiğini söylediler. Onların desteğiyle arkadaşımla konuştum ve kavgamızı tatlıya bağladık. Bu olaydan sonra anladım ki, büyüklerim beni anlamasalar da benim için en iyisini istediklerini biliyorum. Ama bazen onların tavsiyelerine uymak yerine, kendi içgüdülerime güvenmek gerekiyor.
ÇOCUKLAR BABALARI HAKKINDA NE DÜŞÜNÜRLER?
Zaman zaman ana- baba olan sevgili okuyucularıma hitap ederek: “Çocuklarınızı anlamaya çalışınız!” diyorum. Olabilir ki içinizden bazıları, eski terbiye anlayışına sadık kalarak: “Biz neden çocuklarımızı anlamaya çalışalım da onlar bizi anlamaya çalışmasınlar?” diyebilirler. Öyle ya biz onların babaları değil miyiz? Bizi anlamalıdırlar, dediklerimizi dinlemelidirler ki gittikleri yolda daha rahat yürüyebilsinler.
Çünkü biz onlardan daha tecrübeli hatta belki daha bilgiliyiz. Eğer bizi anlamaya çalışmazlar da kendi kafalarına giderlerse hatalara düşerler.
Doğru. Aslında doğru bir düşünce. Ama neyleyelim ki çocuklarımız bizi kolay kolay anlayamazlar. Belki de aynı sebeple, yani bizden daha tecrübesiz ve daha bilgisiz oldukları için.
(…) Çocukların babaları hakkında ne düşündüklerini hiç merak ettiniz mi? Bunu, ben de merak etmemiştim.
Seyahatlerimden birinde Brüksel’de bir pansiyonda kaldım. Pansiyonun sahibi odanın duvarına, çerçeve içinde bir levha asmış. “Acaba, burada kalmanın şartları mıdır?” düşüncesiyle levhayı okudum.
Özenerek yazılmış bir yazı. Başında şöyle bir ibare:
“Çocuklar babaları hakkında ne düşünürler?”
Kendi kendime, “Tuhaf şey!” dedim; alt tarafını okudum. Kim yazmışsa çocukların babaları hakkında düşündüklerini şöyle sıralamış:
Altı yaşında: Babam her şeyi biliyor.
On yaşında: Babam çok şey biliyor.
On beş yaşında: Ben de babam kadar biliyorum.
Yirmi yaşında: Şu muhakkak ki babamın öyle pek fazla bir şey bildiği yok.
Otuz yaşında: Bir kere de babamın fikrini alsam fena olmayacak.
Kırk yaşında: Ne de olsa babam bazı şeyleri biliyor.
Elli yaşında: Babam her şeyi biliyor.
Altmış yaşında: Ah, babam hayatta olsaydı da kendisine danışabilseydim!
Bu levhayı pansiyonun duvarına kim asmış? Sabahleyin uçağa yetişmek üzere çok erken çıktığım için soramadım. Ama yazanın bir filozof, çocuklarını çok iyi anlayan bir baba olduğu muhakkak. Pansiyon sahibi de belki kendisine misafir olan babalara ufak bir yardımda bulunmak için, çocuklarını bir türlü anlayamayan babaları gece yarısının sessizliğinde biraz düşündürmek için bu levhayı duvara asmıştır.
Biz ne yaparsak yapalım, çocuklarımız bizim hakkımızda böyle düşünürler. Şüphesiz haklı olan biziz.
Onlar da bir gün bizim doğru düşündüğümüzü, bu fâni dünyada baba olarak bilinebilecek şeyleri bizim de bildiğimizi anlayacaklar. Anlayacaklar ama ne çare ki o zamana kadar biz de dünyadan gitmiş olacağız.
Şevket RADO
Şevket Rado Hayatı
Şevket Rado, 1909 yılında İstanbul’da doğdu. Babası, İtalyan tüccarlarından Nicola Rado, annesi ise İstanbullu bir Türk kadını olan Mediha Hanım’dır. Rado, ilk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamladı. Lise yıllarında şiir yazmaya başladı ve şiirleri birçok dergide yayımlandı.
1931 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Ancak, ikinci sınıftayken öğrenimini yarıda bıraktı ve gazeteciliğe başladı. İlk yazıları, 1932 yılında “Muhit” dergisinde yayımlandı.
Rado, 1939 yılından 1964 yılına kadar “Akşam” gazetesinde fıkra yazarlığı yaptı. Bu dönemde yazdığı fıkralar, Türk edebiyatında sohbet türünün en önemli örnekleri arasında yer alır.
Rado, gazeteciliğin yanı sıra, öğretmenlik de yaptı. Zoğrafyon Rum Lisesi’nde sosyoloji, Saint Joseph Fransız Lisesi’nde ise edebiyat öğretmenliği yaptı. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde “Yazı Türleri” dersini verdi.
Rado, 1980 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti.
Şevket Rado Edebi Kişiliği
Şevket Rado, sohbet türünün Türk edebiyatındaki en önemli temsilcilerinden biridir. Fıkralarında, günlük yaşamdan gözlemlerini, toplumsal sorunları ve insan ilişkilerini ironik bir dille ele alır. Yazıları, keskin bir gözlem gücü, yalın bir dil ve mizahi bir üslupla dikkat çeker.
Rado’nun fıkraları, Türk edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Yazıları, Türk toplumunun toplumsal ve kültürel yapısını yansıtması bakımından önemlidir. Ayrıca, Rado’nun fıkraları, Türk edebiyatında sohbet türünün gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur. Rado’nun fıkraları, günümüzde de okunmaya ve sevilmeye devam etmektedir. Yazıları, Türk edebiyatında sohbet türünün en önemli eserleri arasında yer almaktadır.
1.Etkinlik
Okumaya başlamadan önce dörder kişilik gruplar oluşturunuz. Grup olarak sessiz okuma yapınız.
Okuduğunuz metnin son paragrafındaki altı çizili cümlenin düşündürdükleri ile ilgili grupça konuşunuz, tartışınız. Tartışma sonunda grup tarafından benimsenen düşünceyi aşağıya yazınız.
Bu etkinliği sınıf ortamında arkadaşlarınızla yapmalısınız.
4.Etkinlik
Okuduğunuz metnin her bir paragrafında asıl anlatılmak istenen düşünceleri tespit ederek aşağıdaki bölümlere yazınız.
- Paragraf: Çocuklar ve babaları arasındaki iletişim sorunu olması
- Paragraf: Çocuklar babalarını anlamak konusunda zorluk yaşaması
- Paragraf: Yazarın pansiyonda okuduğu yazıyı paylaşması
- Paragraf: Çocukların babaları hakkındaki düşüncelerindeki değişimin nedenleri
- Paragraf: Bu değişimin kaçınılmaz olduğu ve her iki tarafın da haklı olduğu düşüncesi.
- Paragraf: Bu sorunun çözümü için öneri.
5.Etkinlik
Aşağıdaki soruları metinden hareketle cevaplayınız.
- Babaların sahip oldukları eski terbiye anlayışı nedir?
Babaların sahip oldukları eski terbiye anlayışına göre, babalar çocuklarından daha bilgili ve tecrübelidir. Bu nedenle, babaların anlaşılması gerektiği ve çocukların babalarının sözlerini dinlemesi gerektiği düşünülmektedir.
Bunu hangi cümleden anlıyorsunuz?
Bu cümleden anlıyoruz:
“Çünkü biz onlardan daha tecrübeli hatta belki daha bilgiliyiz. Eğer bizi anlamaya çalışmazlar da kendi kafalarına giderlerse hatalara düşerler.”
Bu cümlede, babaların çocuklarından daha bilgili ve tecrübeli olduğu ve bu nedenle çocukların babalarının sözlerini dinlemesi gerektiği vurgulanmıştır.
- Levhada yazılanları kısaca anlatır mısınız?
Levhada, çocukların babaları hakkındaki düşünceleri farklı yaş gruplarına göre sıralanmaktadır. Buna göre, çocuklar:
- Altı yaşındayken babalarını her şeyi bilen kişiler olarak görürler.
- On yaşına geldiklerinde, babalarının çok şey bildiğini düşünürler.
- On beş yaşına geldiklerinde, kendileri de babaları kadar bilgili olduklarını düşünürler.
- Yirmi yaşına geldiklerinde, babalarının aslında pek de fazla bir şey bilmediğini düşünürler.
- Otuz yaşına geldiklerinde, babalarının fikrini almanın iyi olacağını düşünürler.
- Kırk yaşına geldiklerinde, babalarının bazı şeyleri bildiğini düşünürler.
- Elli yaşına geldiklerinde, babalarının her şeyi bildiğini düşünürler.
- Altmış yaşına geldiklerinde ise, babalarının hayatta olsaydı kendisine danışmak istediklerini düşünürler.
Bu düşünceye katılıyor musunuz? Neden?
Evet, bu düşünceye katılıyorum. Çocuklar, babalarından daha az tecrübeli ve bilgilidirler. Bu nedenle, babaların söylediklerini tam olarak anlamayabilirler. Ayrıca, çocuklar büyüdükçe, dünyayı ve hayatı daha iyi anlamaya başlarlar. Bu nedenle, babalarının söylediklerini daha gerçekçi olarak değerlendirmeye başlarlar.
Siz de babalarla ilgili özlü bir söz yazınız.
Baba, bir evin direğidir.
Bu söz, babaların ailenin önemli bir parçası olduğunu ve ailenin ayakta durması için gerekli olduğunu vurgulamaktadır.
- Yazara göre pansiyon sahibinin bu levhayı asma sebebi nedir?
Yazara göre, pansiyon sahibinin bu levhayı asma sebebi, çocuklarını bir türlü anlayamayan babalara bir mesaj vermektir. Yazar, bu levhanın, babalara çocuklarını daha iyi anlamaları için bir uyarı niteliğinde olduğunu düşünmektedir.
Siz de babalarla ilgili özlü bir söz yazınız.
Baba, bir çocuğun ilk kahramanıdır.
6.Etkinlik
Sevdiklerinizle paylaştığınız yemekler daha lezzetlidir. “Sonraki Metne Hazırlık” aşamasında öğrendiğiniz yemeğin malzemelerini ve yapılış aşamalarını alttaki bölüme yazınız. Yazdıklarınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.
Yemeğin Adı: Kıymalı Patlıcan Kebabı
Malzemeler:
- 2 adet patlıcan
- 200 gram kıyma
- 1 adet soğan
- 1 diş sarımsak
- 1 adet domates
- 1/2 demet maydanoz
- 1 çay kaşığı tuz
- 1/2 çay kaşığı karabiber
- 1/4 çay kaşığı kırmızı pul biber
- 1 tatlı kaşığı biber salçası
- 1 yemek kaşığı sıvı yağ
Yapılışı:
- Patlıcanları alacalı soyup, uzunlamasına şeritler halinde doğrayın.
- Bir tavada sıvı yağı kızdırın ve patlıcan şeritlerini kızartın.
- Soğanı yemeklik doğrayın ve kıymayla birlikte kavurun.
- Sarımsağı ince ince doğrayın ve kavrulmuş kıymaya ekleyin.
- Domatesi rendeleyin ve kavrulmuş kıymaya ekleyin.
- Maydanozu ince ince doğrayın ve kavrulmuş kıymaya ekleyin.
- Tuz, karabiber ve kırmızı pul biberi ekleyin ve kavurmaya devam edin.
- Biber salçasını ekleyip, karıştırın.
- Kıymalı harçtan patlıcan şeritlerinin üzerine paylaştırın.
- Patlıcanları sararak, fırın tepsisine dizin.
- Önceden ısıtılmış 180 derece fırında, üzeri kızarana kadar pişirin.
Afiyet olsun!
Sonraki Metne Hazırlık
Hangi anlarınızda kendinizi daha mutlu hissedersiniz?
- Sosyal Bağlantılar: Sevdikleriyle vakit geçirmek, arkadaşlarıyla buluşmak veya aileleriyle bir araya gelmek, birçok insan için mutluluk kaynağı olabilir.
- Kişisel Başarılar: Bir hedefe ulaşmak, bir projeyi başarıyla tamamlamak veya bir yeteneklerini geliştirmek, kişisel tatmin ve mutluluk hissi yaratabilir.
- Keyifli Aktiviteler: Hobilerle uğraşmak, favori bir kitabı okumak, film izlemek, müzik dinlemek gibi keyifli aktivitelerle zaman geçirmek mutluluk sağlayabilir.
- Doğa ve Hareket: Doğada zaman geçirmek, spor yapmak veya egzersiz, birçok insanın enerji ve mutluluk bulduğu alanlardır.
- Yardım Etme ve Paylaşma: Başkalarına yardım etmek, gönüllü çalışmalara katılmak veya başkalarıyla paylaşmak, insanların toplumsal bağlarını güçlendirebilir ve mutlu hissettirebilir.
Herkesin mutluluk kaynakları farklıdır, bu nedenle kişisel değerlerinize, ilgi alanlarınıza ve duygusal ihtiyaçlarınıza uygun olan aktiviteleri keşfetmek önemlidir.
Sorunlarınızı nasıl çözersiniz? Düşününüz.
- Sorunu Tanımlama: Sorunun ne olduğunu net bir şekilde tanımlamak, çözüm sürecinin başlangıcıdır. Sorunun kapsamını ve etkilerini anlamak önemlidir.
- Hedef Belirleme: Sorunun çözümü için belirli ve ölçülebilir hedefler belirlemek önemlidir. Bu hedefler, çözüm sürecini daha yönetilebilir kılar.
- Seçenekleri Değerlendirme: Farklı çözüm seçeneklerini değerlendirmek, olası sonuçları düşünmek ve avantajlarını/dezavantajlarını değerlendirmek önemlidir.
- Plan Yapma: En iyi çözümü seçtikten sonra, bir eylem planı oluşturmak ve adımları sıralamak sorunun etkili bir şekilde çözülmesine yardımcı olabilir.
- Uygulama ve İzleme: Planı uygulamak ve çözüm sürecini takip etmek önemlidir. Gelişmeleri düzenli olarak izlemek ve gerektiğinde planı ayarlamak gerekir.
- Esneklik ve Adaptasyon: Planın beklenmeyen zorluklarla karşılaşması durumunda esnek olmak ve gerekirse stratejiyi adapte etmek önemlidir.
Mevlânâ kimdir? Araştırınız.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, 30 Eylül 1207’de Horasan bölgesinde doğmuş olan ünlü bir İslam düşünürü, şair ve mistik liderdir. Mevlânâ, aynı zamanda Rûmî olarak da bilinir, çünkü büyük bir kısmı günümüz Türkiye’sinin sınırları içinde yer alan Konya’da yaşamıştır.
Mevlânâ’nın en önemli eseri, “Mesnevi” veya “Mevlânâ’nın Mesnevi’si” olarak bilinen uzun şiir eseridir. Mesnevi, Rûmî’nin öğretilerini, hikayeleri ve ahlaki değerleri içeren bir eserdir. Mevlânâ’nın eserleri, özellikle İslam mistisizmi ve sufizm alanında önemli bir yere sahiptir.
Mevlânâ’nın öğretileri arasında sevgi, hoşgörü, birlik ve insanların evrensel birliğini vurgulayan derin mistik düşünceler bulunmaktadır. Onun öğretileri genellikle “aşk” teması etrafında döner ve insanın Tanrı’ya olan sevgisinin evrenselliğini vurgular.
Mevlânâ’nın ölümü, 17 Aralık 1273 tarihinde gerçekleşmiştir. Ölüm yıl dönümü her yıl “Şeb-i Arûs” olarak anılan bir törenle kutlanır. Mevlânâ’nın öğretileri, yüzyıllar boyunca pek çok kişiye ilham kaynağı olmuş ve dünya genelinde büyük bir hayran kitlesi edinmiştir.