Elâzığlı Hasan Onbaşı Metni Cevapları Sayfa 48-49-50-51-52-53-54-55
Elâzığlı Hasan Onbaşı Metni Cevapları Sayfa 48-49-50-51-52-53-54-55
5.SINIF 2. TEMA ELAZIĞLI HASAN ONBAŞI
HAZIRLIK
1.Çanakkale Zaferi yurdumuz için neden önemlidir?
Çanakkale Zaferi, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde kazandığı çok önemli bir zaferdir. Bu zafer, Türk milletinin birlik ve beraberliğini, kahramanlığını ve bağımsızlık ülküsüne olan bağlılığını tüm dünyaya göstermiştir. Çanakkale Zaferi’ni unutmamalı ve bu zaferin bize kazandırdığı değerleri daima korumalıyız.
2.Yandaki görseli inceleyiniz. Görselde gördüğünüz kişi Seyit Onbaşı’dır. Seyit Onbaşı, Çanakkale Savaşı’nın en önemli simgelerindendir. Son derece ağır top mermilerini tek başına sırtlamış ve topa yerleştirmiştir. Onun taşıdığı bu mermiler sayesinde düşman ilerleyememiş ve büyük kayıplar vermiştir. Seyit Onbaşı’yla karşılaşma ihtimaliniz olsaydı, ona ne söylemek isterdiniz?
Seyit Onbaşı’yla karşılaşsam, ona şu sözleri söylerdim:
“Seyit Onbaşı, siz Türk milletinin en büyük kahramanlarından birisiniz. Çanakkale Savaşı’nda göstermiş olduğunuz cesaret ve fedakârlık, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük savaşı için çok önemli bir dönüm noktası olmuştur. Siz, 215 kiloluk bir top mermisini tek başına kaldırarak, düşman zırhlısını batırmayı başardınız. Bu başarınız, Türk milletinin gücünü ve kararlılığını tüm dünyaya göstermiştir. Sizin bu kahramanlığınız, Türk milletinin hafızasında daima yaşayacaktır. Siz, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin en önemli sembollerinden birisiniz. Size minnettarız.”
ELAZIĞLI HASAN ONBAŞI
Aylardan Mayıs’tı. Gelibolu Yarımadası’nı sarı katırtırnakları, kırmızı gelincikler, mor ballıbabalar sarmıştı. Fakat bu güzel manzara içinde kıyametler kopuyor; savaş bütün hızıyla sürüp gidiyordu.
Devamlı çıkarma yapan İtilaf Kuvvetlerinden oluşan birlikler istedikleri yerleri bir türlü ele geçirememişlerdi. Ele geçirmeyi en çok istedikleri yer ise yarımadanın en üst noktası olan
Alçıtepe’ydi. Burayı alırlarsa yarımadaya kolayca sahip olabileceklerdi. Bu yüzden en şiddetli çarpışmalar Alçıtepe yolu üzerinde bulunan Seddülbahir’de yapılıyordu. Düşman saldırıyor,
Türk askerleri de onlara karşılık veriyordu.
(…)
İyice bastıran karanlıkta tüfeklerden çıkan alevler görülüyordu. Ortalık ara sıra patlayan top mermilerinden gündüz gibi aydınlanıyordu. İtilaf Kuvvetleri hızla ilerlemekteydi. Ön siperlerden birinde olan Er Mustafa, bir ara ne olup bittiğini merak ederek yerinden doğruldu. Her taraftan mermi yağıyordu ve düşman karşı tepeden aşağıya doğru hızla akıyordu. Hemen kendisini sipere atıverdi.
Kendi kendine,
— Birazdan burada olurlar, dedi.
Hiç vakit kaybetmeden düşmanı çok iyi görebileceği bir yere mevzilendi. Bu sırada göğsünden göbeğine doğru bir şeylerin aktığını hissetti. Fakat aldırmadı. “Terimdir.” dedi içinden. Elleri tetikte, gözü düşmanda beklemeye devam etti. Biraz sonra tam kalbinin üstünde bir sızı duydu. Hemen eliyle göğsünü yokladı. Eli kana bulanmıştı.
— Ben vurulmuşum!
Arkadaşı Erzurumlu Arif, hemen elbisesinin düğmelerini açtı. Gördükleri karşısında dehşete kapıldı. Çünkü Mustafa’nın vücudundan oluk oluk kan akıyordu.
— Vurulduğumu hiç anlayamadım.
— Taze yara böyledir. Kan henüz sıcak olduğu için bir şey anlamamışsın.
Mustafa üşüyordu. Demek ki acısı artacaktı.
— Arif kardeşim! Ya düşman?..
Arif:
— Geliyorlar, dedi. Hem de hızla…
— Bana tüfeğimi verir misin?
— Mustafa, senin tüfek tutacak hâlin mi var?
— Olsun, ölürsem de silahım elimde öleyim. Silahımı ancak ben öldükten sonra alsınlar
Arif…
— Haydi, ölümü düşünme şimdi!
Mustafa bu sözleri duyamadı. Bayılmıştı. Bunun üzerine Erzurumlu Arif arkadaşını sırtladı.
Onu biraz ileri götürüp siperin içine yatırdı. Hemen yerine döndü. Dönmesiyle bulundukları yere bir top mermisinin düşmesi bir oldu. Ortalık cehenneme döndü. Hızla gelen düşman gemilerinin bombardımanını görünce bekleyip yavaş yavaş geri çekilmeye başladılar. Çünkü kendi gemilerinin bombardımanında can vermek istemiyorlardı.
Bombaların şiddetli gürültüsü az sonra yerini derin bir sessizliğe bıraktı. Mustafa kendine gelir gibi oldu. Yerinden güçlükle doğrularak etrafına bakındı. Silah arkadaşlarının hepsi yatıyordu.
“Uyuyorlar herhâlde.” dedi. Sürünüp bakmak istedi. Yanı başında Elâzığlı Hasan Onbaşı’yı gördü. Eli tetikte, düşmanın olduğu tarafa bakıyordu. Yanına iki üç tüfek daha almıştı. Mustafa ona seslenmek istedi. Âdeta inler gibi konuştu.
— Onbaşı’m…
Mustafa dudaklarını bile aralayamadı. Konuşmak istiyordu ama konuşamıyordu. Hayal meyal gördüğü kadarıyla Hasan Onbaşı yanından hiç ayrılmıyordu. Mustafa’nın tam anlayamadığı bazı şeyler söylüyordu.
— Çok kan kaybediyorsun dostum. Konuşup kendini yorma. Şu düşmanın ne yapacağını bir anlayabilsem. İşte o zaman geri seni siperlere götürebilirim.
(…)
Fakat Mustafa’nın kanaması artıyordu. Yarası gittikçe ağırlaşıyordu. Bir ara şuuru açılır gibi oldu.
— Karanlık olmuş Onbaşı’m, diyebildi.
(…)
Elazığlı Hasan Onbaşı, Mustafa’yı omuzladı. Yavaş yavaş yürümeye başladı. Sonra yerde yatan şehitlere dönüp,
— Sizi yalnız bırakmayacağım canlarım, dedi. Mustafa’yı bırakıp hemen geleceğim.
Düşman beni öldürmeden siperlerimizi ele geçiremeyecek.
(…)
Mustafa yine bayılmıştı. Bu kez Hasan Onbaşı koşmaya başladı. Arkadaşını Sargı Yeri’ne bir an evvel yetiştirmeliydi. Mustafa’nın göğsünden kanlar akıyordu. Hızlı adımlarla bir süre daha gittikten sonra en gerideki siperlere ulaştı.
(…)
Mustafa’nın ceketini, gömleğini kestiler. Yarasını temizlediler. Vücudunda dört tane kurşun vardı. Durumu kritik olduğu için hemen orada kurşunları çakıyla çıkardılar. Yarayı tekrar temizleyip sardılar. Dışarıda beklemekte olan Hasan Onbaşı’ya Mustafa’nın durumu hakkında bilgi verdiler.
— Tehlikeyi atlattı sayılır. Kendisini daha sonra hastaneye götüreceğiz.
— Sağ ol kardeşim! Allah razı olsun! Haydi kalın sağlıcakla!
Hasan Onbaşı koşarak karanlığın içine daldı. Şehit arkadaşlarının yattığı siperlere geldi.
(…)
Hemen etrafına bakındı. Ne gelen vardı ne giden. Bunun üzerine arkadaşlarının silahlarını toplayıp yanına dizdi. Siperin önünü küreğiyle biraz düzeltti. Sonra ay ışığının aydınlattığı siperlerin arkasına mezarlar açmaya başladı. Arkadaşlarını tek tek defnetti. Mezarların başlarında durup uzun uzun dua etti.
Sabah güneşi mezarların üzerine düştüğünde Elazığlı Hasan Onbaşı, siperde nöbetteydi.
Dikkatle karşı tarafı gözetliyordu. Az sonra tepenin yamacındaki fundalıkların içinden düşman askerleri çıkmaya başladı. Gittikçe çoğalıyorlardı. Terk edilen ön siperlerden doğruca hücuma geçtiler.
Onların hücum ettiğini gören Hasan Onbaşı etrafına bakındı. Siperlerde tek başınaydı. (…)
Hemen tüfeğindeki mermileri kontrol etti. Gözleri düşman askerlerinde, kararlı bir şekilde bekliyordu. İlerlemekte olan düşman askerleri siperlerden karşılık verilmeyince durakladılar.
(…)
— Kimse yok buralarda, dedikleri anda Elazığlı Hasan Onbaşı askerlere ateş etmeye başladı.
Bir düşman eri hemen yere yığıldı. O kadar sık ateş ediyordu ki tüfeğinin namlusu ısınmıştı.
Mermisi bitince hemen yedek tüfeklerden birini alıyor, onunla ateş etmeye devam ediyordu. Bir yandan da devamlı söyleniyordu.
— Gelin de gününüzü görün!
Siperlerden seri bir şekilde ateş edilmesi üzerine şaşıran düşman askerleri tekrar hücuma geçtiler. Çok sayıdaki asker;
— Yaşasın Britanya, diye bağırıyordu.
Yaklaşanlar anında yere düşüyordu. Elazığlı Hasan Onbaşı hiç boşa mermi atmıyordu. Attığını vuruyordu. Ama düşman o kadar çoktu ki…
İngiliz askerleri siperlere girmişlerdi. Bunun üzerine Hasan Onbaşı, siperlere giren askerlere süngüsüyle saldırdı. O esnada mermiler vücuduna saplandı. Bu hâliyle süngüsünü birkaç askere daha saplamayı başarmıştı. Hasan Onbaşı tek başına düşmanı oyalamış, bu arada geri siperde yedekte bekleyen Türk askerleri de hücuma geçmişti. Sipere ilk giren askerler, Hasan Onbaşı’nın yirmi dört düşman askerini öldürdüğünü görünce gözlerine inanamadılar. Hasan Onbaşı ise yüzünde tatlı bir gülümsemeyle yerde yatıyor, sanki gece gömdüğü şehit arkadaşlarına “Sözümü yerine getirdim. Bakın sizi yalnız bırakmadım.” diyordu.
İsmail BİLGİN
(Kısaltılmıştır.)
İsmail Bilgin’in Hayatı
İsmail Bilgin 1964’te Gelibolu’nun Evreşe nahiyesinde doğdu. İlkokul ve ortaokulu burada bitirdikten sonra liseyi Gelibolu’da okudu. 1984’te İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği’ni kazandı. Fakülteyi 1988’de bitirip yüksek lisansını yaparken 1990’da mezun olduğu okula asistan olarak geri döndü. 1993’te yüksek lisansını, 1999’da doktorasını tamamladı. 2000’de, kendi isteğiyle üniversiteden ayrılıp bir kamu kuruluşunda çalışmaya başladı. Küçüklüğünden beri okuma yazmaya karşı büyük tutkusu olan yazar, 2000’de Ömer Seyfettin Hikâye yarışmasında İstanbul Depremi’ni anlattığı “Ne Oluyor Dendiği Zaman” adlı hikâyesi ile birinci oldu. Bu tarihten itibaren artan bir gayretle yazı hayatını sürdüren İsmail Bilgin, 2014’te Eskader tarafından tarih dalında Kut’ül Amare romanıyla; 2015’te de Yazarlar Birliği tarafından tarihî roman dalında ilk defa verilen büyük ödüle Çanakkale Romanları/Araştırmaları sebebiyle layık görüldü. Daha çok yakın tarih konularını, özellikle de 1. Dünya Savaşı dönemini ele alan eserlerle çocuklarda tarih bilincinin oluşmasına katkıda bulunmak için tarihî hikâyeler ve gençlik romanları yazdı ve yazmaya devam ediyor.
1.ETKİNLİK
Metnin devamında neler olmuş, olaylar nasıl gelişmiştir? Tahmin ederek yazınız. Metni okuduktan sonra tahmininizin doğruluğunu kontrol ediniz.
İtilaf Kuvvetleri, Seddülbahir’i ele geçirmek için büyük bir saldırı başlatır. Türk askerleri, büyük bir kahramanlık ve fedakârlık göstererek düşmanın saldırısını püskürtür. Bu, Çanakkale Savaşı’nın seyrini değiştiren bir dönüm noktası olur. Bence metnin devamında bu olacaktır.
2.ETKİNLİK
3.ETKİNLİK
Metnin konusunu yazınız.
Çanakkale Savaşı’nda Elazığlı Hasan Onbaşı’nın gösterdiği kahramanlık
4.ETKİNLİK
5.ETKİNLİK
Okuduğunuz metinle ilgili üç soru yazınız. Sorularınızın anlaşılır ve kesin cevaplarının olmasına dikkat ediniz. Sorularınızı arkadaşlarınıza sorup cevaplarını tartışınız.
1.SORU: Bu metinde Hasan Onbaşı’nın hangi özellikleri öne çıkmaktadır?
Bu soruya verilebilecek bazı cevaplar şunlardır:
- Hasan Onbaşı’nın cesareti: Hasan Onbaşı, tek başına düşman saldırısını püskürtmüştür. Bu durum, onun cesaretini göstermektedir.
- Hasan Onbaşı’nın fedakârlığı: Hasan Onbaşı, şehit olan arkadaşlarını yalnız bırakmamak için, kendi canını tehlikeye atmıştır. Bu durum, onun fedakârlığını göstermektedir.
- Hasan Onbaşı’nın vatanseverliği: Hasan Onbaşı, şehit olan arkadaşlarının mezarlarını kazarak, onlara olan saygısını ve vatanseverliğini göstermiştir. Bu durum, onun vatanseverliğini göstermektedir.
2.SORU: Hasan Onbaşı’nın gösterdiği kahramanlık, Türk milletinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için ne gibi bir öneme sahiptir?
Bu soruya verilebilecek bazı cevaplar şunlardır:
- Hasan Onbaşı’nın gösterdiği kahramanlık, Türk milletinin bağımsızlığı ve özgürlüğü için bir ilham kaynağı olmuştur. Türk milleti, Hasan Onbaşı’nın kahramanlığından güç alarak, Çanakkale Savaşı’nda büyük bir zafer kazanmıştır.
- Hasan Onbaşı’nın gösterdiği kahramanlık, Türk milletinin vatanseverlik duygusunu güçlendirmiştir. Türk milleti, Hasan Onbaşı’nın kahramanlığından etkilenerek, vatan sevgisini daha da pekiştirmiştir.
- Hasan Onbaşı’nın gösterdiği kahramanlık, Türk milletinin direnme gücünü artırmıştır. Türk milleti, Hasan Onbaşı’nın kahramanlığından cesaret alarak, düşman karşısında daha da kararlı bir şekilde mücadele etmiştir.
3.SORU: Hasan Onbaşı’nın kahramanlığı, Türk milletine ne gibi dersler vermektedir?
Bu soruya verilebilecek bazı cevaplar şunlardır:
- Hasan Onbaşı’nın kahramanlığı, Türk milletine cesaret dersi vermektedir. Çünkü Hasan Onbaşı, tek başına düşman saldırısını püskürterek, Türk milletine cesaret örneği göstermiştir.
- Hasan Onbaşı’nın kahramanlığı, Türk milletine fedakârlık dersi vermektedir. Çünkü Hasan Onbaşı, şehit olan arkadaşlarını yalnız bırakmamak için, kendi canını tehlikeye atmıştır.
- Hasan Onbaşı’nın kahramanlığı, Türk milletine vatanseverlik dersi vermektedir. Çünkü Hasan Onbaşı, şehit olan arkadaşlarının mezarlarını kazarak, onlara olan saygısını ve vatanseverliğini göstermiştir.
6.ETKİNLİK
a. Okuduğunuz metinden alınan aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimeleri inceleyiniz. Bu kelimelerin cümleye nasıl bir anlam kattığını düşününüz.
- Bu sırada göğsünden göbeğine doğru bir şeylerin aktığını hissetti. Fakat aldırmadı.
- Konuşmak istiyordu ama konuşamıyordu.
- Yaklaşanlar anında yere düşüyordu. Elazığlı Hasan Onbaşı hiç boşa mermi atmıyordu. Ama düşman o kadar çoktu ki…
1.satırda “fakat” ifadesi bir düşünceden başka bir düşünceye geçmek için kullanılmıştır. 2. satırda “ama” kelimesi, biri olumlu diğeri olumsuz anlamda olan iki cümleyi birbirine bağlamıştır. 3. satırdaki “ama” ifadesi “fakat” ifadesinde olduğu gibi başka bir düşünceye geçmek için kullanılmıştır. “Ama” ve “fakat” ifadeleri gibi “ancak” ve “lakin” ifadeleri de bu amaçla kullanılabilmektedir.
b. Aşağıdaki cümleleri okuyunuz. Altı çizili ifadelerin cümlelerin anlamına nasıl bir katkıda bulunduğunu ya da cümlenin anlamında nasıl bir değişikliğe yol açtığını yazınız.
- Çok sağlıklı beslenirdi fakat yine de hasta oldu.
Biri olumlu diğeri olumsuz anlamda olan iki cümleyi birbirine bağlamıştır.
- Dün akşam size gelecektim lakin kendimi iyi hissetmiyordum.
Biri olumlu diğeri olumsuz anlamda olan iki cümleyi birbirine bağlamıştır.
- Onu çok seviyordu ancak hiçbir zaman söylemedi.
Bir düşünceden başka bir düşünceye geçmek için kullanılmıştır.
7.ETKİNLİK
İki Noktanın Kullanıldığı Yerler
İki Nokta (: )
1.Kendisiyle ilgili örnek verilecek cümlenin sonuna konur:
Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.
2. Kendisiyle ilgili açıklama verilecek cümlenin sonuna konur:
Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. (Atatürk)
Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerindenim. (Falih Rıfkı Atay)
3. Ses bilgisinde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır: a:ile, ka:til, usu:le, i:cat.
4. Karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişiyi belirten sözlerden sonra konur:
Bilge Kağan: Türklerim, işitin!
Üstten gök çökmedikçe,
alttan yer delinmedikçe
ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin?
Koro: Göğe erer başımız
başınla senin!
Bilge Kağan: Ulusum birleşip yücelsin diye
gece uyumadım, gündüz oturmadım.
Türklerim Bilge Kağan der bana.
Ben her şeyi onlar için bildim.
Nöbetteyim! (A. Turan Oflazoğlu)
5. Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur:
– Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda?
Ziraatçı sayar:
– Yulaf, pancar, zerzevat, tütün… (Falih Rıfkı Atay)
6. Genel ağ adreslerinde kullanılır: http://tdk.gov.tr
7. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 56:8=7, 100:2=50 vb.
8.ETKİNLİK
“Sonraki Derse Hazırlık” aşamasında sizden istenilen fotoğrafları öğretmeninizin kontrolünde sınıf tahtasına yapıştırınız. Ardından fotoğraflar arasındaki benzer ve farklı yönleri söyleyiniz.
Sizce bu insanların göstermiş olduğu cesaretin sebebi ne olabilir? Hangi duygularla hareket etmişlerdir? Arkadaşlarınızla konuşunuz. Konuşmalarınızda “ama”, “fakat”, “ancak”, “lakin” gibi uygun geçiş ifadelerini kullanınız. Konuşmacı arkadaşlarınızın konuşma konusu olarak seçtikleri kahramanlara olan duygularını, sözlü olmayan mesajlarına yansıtıp yansıtmadıklarını değerlendiriniz.
Nezahat Onbaşı
Nezahat Onbaşı, Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli kadın kahramanlarından biridir. Cesareti, fedakârlığı ve vatanseverliği ile Türk milletine ilham kaynağı olmuştur.
Nezahat Onbaşı, 1919-1922 yılları arasında, babasının komutasında, cepheden cepheye koşmuştur. Bir gün düşman saldırısı sonucu şehit olan askerlerin mezarlarını kazıyordu ancak tam o sırada düşman askerleri mezarlığa saldırdı. Nezahat Onbaşı, elindeki silahla cesaretle düşmana karşı koydu ve saldırıyı püskürttü. Lakin bu saldırıda Nezahat Onbaşı da yaralandı ve bir süre cepheden çekilmek zorunda kaldı.
Bu olay, Nezahat Onbaşı’nın cesaretini ve vatanseverliğini en iyi şekilde gösteren bir olaydır. Nezahat Onbaşı, bu olayla, Türk milletinin bağımsızlığı için canını feda etmeye hazır olduğunu göstermiştir.
Nezahat Onbaşı’nın gösterdiği bu kahramanlık, günümüzde de Türk milletine ilham kaynağı olmaktadır. Nezahat Onbaşı, Türk kadınlarının da erkekler kadar cesur ve fedakâr olabileceğini göstermiştir.
9.ETKİNLİK
“Sonraki Derse Hazırlık” aşamasında yazdığınız kahramanlık hikâyesini ve kahramana ait fotoğrafı arkadaşlarınızla paylaşınız. Aşağıdaki yazma alanına Millî Mücadele döneminden günümüze kadar vatanı ve milleti için canını feda eden şehitlerimize olan duygularınızı anlatan bir şiir yazınız. Şiirinizi bitirdikten sonra gözden geçirerek varsa yazım ya da noktalama hatalarınızı düzeltiniz. Şiirinizi arkadaşlarınızla paylaştıktan sonra öğretmeninizin kontrolünde sınıf panosunda sergileyiniz.
ŞEHİTLERE ÖVGÜ
Kahramanlar, yiğitler, cengâverler,
Vatan için canlarını verenler,
Şehitler, siz asla unutulmazsınız,
Gönüllerimizde hep yaşarsınız.
Millî Mücadele’den günümüze,
Vatan için can verenler var,
Onlar için her zaman dua ederiz,
Ruhları şad olsun, mekanları cennet olsun.
Şehitler, siz bizim kahramanlarımızsınız,
Bizlere bağımsızlığımızı kazandırdınız,
Sizler sayesinde bu topraklarda özgürce yaşıyoruz,
Sizlere minnettarız.
Mesut Hayat
Sonraki Derse Hazırlık
Atatürk’ün Millî Mücadele döneminde katıldığı kongreler hakkında internetteki güvenilir kaynaklardan bir araştırma yapınız. Araştırmanız sonucunda ulaştığınız bilgilerle bir sunum hazırlayınız. Sunumunuzu desteklemek için sınıfa çeşitli görseller getiriniz. Sınıfta sunumunuzu yapmadan önce prova yapınız.
Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele döneminde, Türk milletinin bağımsızlığını kazanmak için önemli adımlar atmıştır. Bu adımlardan biri de Anadolu’da çeşitli yerlerde toplanan kongrelere katılması ve bu kongrelerde alınan kararlara öncülük etmesidir.
Atatürk’ün Millî Mücadele döneminde katıldığı kongreler şunlardır:
- Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919): Atatürk’ün Samsun’a çıkışının ardından, Amasya’da toplanan 12 kişilik bir kurul tarafından yayınlanan genelgedir. Bu genelgede, Türk milletinin bağımsızlığını kazanmak için mücadele edileceği ilan edilmiştir.
- Erzurum Kongresi (23 Temmuz-7 Ağustos 1919): Atatürk’ün Erzurum’a gelişinin ardından, 40 delegenin katılımıyla toplanan kongredir. Bu kongrede, Misak-ı Milli’nin temelleri atılmıştır.
- Sivas Kongresi (4-12 Eylül 1919): Atatürk’ün Sivas’a gelişinin ardından, 338 delegenin katılımıyla toplanan kongredir. Bu kongrede, Misak-ı Milli’nin son şekli kabul edilmiştir.
- Ankara Kongresi (23-27 Aralık 1919): Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin ardından, 100 delegenin katılımıyla toplanan kongredir. Bu kongrede, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşu kararlaştırılmıştır.
Atatürk’ün katıldığı bu kongreler, Millî Mücadele’nin önemli dönüm noktaları olmuştur. Bu kongrelerde alınan kararlar, Türk milletinin bağımsızlığını kazanmak için önemli bir temel oluşturmuştur.
Atatürk’ün Millî Mücadele döneminde katıldığı kongrelerin önemi şu şekilde özetlenebilir:
- Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin temelleri atılmıştır.
- Türk milletinin ortak amacı ve mücadelesi belirlenmiştir.
- Milli birlik ve beraberlik sağlanmıştır.
- Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine uluslararası alanda destek sağlanmıştır.
Atatürk’ün Millî Mücadele döneminde katıldığı kongreler, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu kongreler, Türk milletinin bağımsızlığını kazanmak için önemli bir temel oluşturmuş ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin zaferle sonuçlanmasına katkıda bulunmuştur.