Okumanın İşlevi Metni Cevapları Sayfa 72-73-74-75-76-77-78-79
Okumanın İşlevi Metni Cevapları Sayfa 72-73-74-75-76-77-78-79
HAZIRLIK ÇALIŞMALARI
- Ne tür kitaplar okursunuz?
Her türden kitap okumayı severim. Bilim kurgu, fantezi, tarih, bilim, felsefe, şiir, deneme, kurgu dışı, vb. gibi birçok farklı türde kitap okudum. Her türden kitaptan yeni şeyler öğrenmeyi ve farklı bakış açıları edinmeyi seviyorum.
- Severek okuduğunuz, bitmesini hiç istemediğiniz bir kitabınızdan bahseder misiniz?
“Yüzüklerin Efendisi” üçlemesi, severek okuduğum ve bitmesini hiç istemediğim kitaplardan biridir. Tolkien’in yarattığı Orta Dünya dünyası, benim için büyüleyici bir yer. Kitaplar, iyi ile kötünün mücadelesini, dostluğun gücünü ve cesaretin önemini anlatan, ilham verici bir hikaye anlatıyor.
- En son hangi kitabı okudunuz? Yazarı kimdi? Konusu neydi?
En son okuduğum kitap, “The Martian” (Marslı) adlı bir bilim kurgu romanıdır. Andy Weir tarafından yazılan kitap, Mars’a iniş yapan bir astronotun, ekibiyle iletişimi kestikten sonra Mars’ta hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Kitap, sürükleyici bir hikayesi ve ilgi çekici karakterleri ile beni çok etkiledi.
OKUMANIN İŞLEVİ
Yaşam Boyu Kullanacağımız Bir Araç
Ünlü Alman ozanı Goethe’nin (Göthe) özdeyiş niteliği kazanmış bir sözü vardır. Der ki:
“Okumayı öğrenmek sanatların en gücüdür. Ben bu işe yaşamımın seksen yılını verdim yine de tam olarak öğrendiğimi söyleyemem.”
Gerçekten de böyledir bu. Okuma, yaşamımızın belirli bir aşamasında ya da çağında başlayıp biten bir etkinlik değildir. Çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ya da yaşlılık döneminde de yaşamımızda yer alır. Daha doğrusu yeme, içme, soluma gibi yaşamsal bir edim niteliğini kazanır.
Onu öğrenme de sürüp gider. Öyle ki çocukluk çağında okuduğumuz bir kitabı yetişkinlik döneminde okuduğumuzda ondan alacağımız tat, ilk okuduğumuzdan farklı olur. Çünkü yaşamın akışı içinde hem okuma yöntemimiz değişmiştir hem kişiliğimiz. Tartışma götürmez bir gerçektir bu.
Okumanın yaşamımızda yeri yaşla sınırlı değildir.
Her yaşın kendine özgü ilgileri, merakları, soruları vardır. Bunları karşılamak için insanoğlu her yaşta değişik kaynaklara yönelir, okumaya başvurur. Bu gerçeği yüzyılların ötesinden Montaigne
(Monteyn) ne güzel belirtiyor:
“Kitaplar, ömür boyu yanı başımda elimin altındadır. Yaşlılığımda ve yalnızlığımda avuturlar beni. Sıkıntılı bir avareliğin baskısından kurtarır, hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırıverirler beni. Fazla ağır basmadıkları, gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler.
Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur, hemen beni kendilerine çeker, içimdekinden uzaklaştırırlar. İnsan hayatı denen bu yolculukta benim bulduğum en iyi nevale kitaplardır ve ondan yoksun anlayışta insanlara çok acırım.”
Emin ÖZDEMİR
Eleştirel Okuma/Okumanın İşlevi
(Kısaltılmıştır.)
EMİN ÖZDEMİR HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ
Emin Özdemir, 1931 yılında Erzincan’ın Kemaliye (Eğin) ilçesinin bir köyünde, az topraklı, yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğdu. İlkokula köyünde başladı, 1943’te Pamukpınar Köy Enstitüsüne girdi; 1948’de bitirip köy öğretmeni oldu. Köy öğretmeniyken yaşadıklarını kendisi şöyle anlatıyor: “Eğin’in kuş uçmaz, kervan geçmez bir köyünün öğretmeniydim. Yazma isteği ve tutkusu uyandı içimde. Bir gün Varlık geldi. Ceyhun Atuf Kansu’nun ‘Kızamık Ağıdı’ adlı uzunca bir şiiri vardı dergide. Şiir beni çok etkiledi. Yaşar Nabi’ye bir mektup yazdım. Hem Ceyhun Atuf Kansu’nun adresini istedim hem de çevremde, içinde bulunduğum koşullardan yakındım. Yaşar Nabi’den beni yüreklendiren bir mektup aldım. Çevremdeki olaylara, köylülerin yaşamına yönelik kısa gözlemler, notlar yazmamı istiyordu benden. Yazmaya Varlık’ta ‘Köyden Notlar’ sayfasında başladım. Şiir denemeleri de yapıyordum. Yayımlandı birkaçı” (Çağdaş Türk Dili, Yaşamöyküleri Özel Sayısı, sayı 89-90, Ağustos 1995).
Emin Özdemir, üç yıl köy öğretmeni olarak çalıştı. 1951’de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünün (Gazi Üniversitesi) Türk dili ve edebiyatı bölümüne girdi. Enstitüdeki çok sevdiği Edebiyat Öğretmeni Mustafa Nihat Özön gibi dili doğru kullanma yolunun Türkçe düşünmek, Türkçe sözcüklerle konuşmak ve yazmak olduğunu kendisi de sürekli dile getirdi. 1953’te Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirdi. Birkaç okulda ortaokul öğretmenliği yaptı; askerlik görevinin ardından 1957’de girdiği sınavda başarılı oldu; Gazi Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde, “kılavuz hocam” dediği Mustafa Nihat Özön’ün asistanı olarak çalışmaya başladı. “Öz Türkçeye gönül vermemde, Dil Devriminin gönüllü savaşçısı” olmamda Mustafa Nihat Özön’ün büyük payı vardır” derdi.
1960’ta Milli Eğitim Bakanlığınca açılan sınavı kazanıp ABD’ye gitti; Columbia ve Indiana Üniversitelerinde “metin hazırlama ve anlatım teknikleri” konusunda eğitim gördü. Dönüşte hem öğretmenlik yaptı hem öğrenci odaklı Türkçe kitapları yazdı. Türk Dil Kurumu’nun yönetim kurulu üyesi Hikmet Dizdaroğlu’nun, Gazi Eğitimde yapılan bir toplantıda onun Dil Devrimine bakışını, coşkulu konuşmasını TDK Genel Yazmanı Ömer Asım Aksoy’a anlatmasıyla Ö. Asım Aksoy’dan bir çağrı aldı. TDK’nin Türk Dili dergisinde devrimi anlatan, saldırılara yanıt veren yazıları çıkmaya başladı. 1960’ların ortasında Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’na üye oldu; 1969 kurultayında yönetim kurulu üyesi, 1972 kurultayında da terim kolu başkanı sanıyla çalışmalara katıldı. Yazıları, kitapları birbirini izlemeye başladı.
Gazi Eğitim Enstitüsü ile TDK’deki çalışmalarını sürdürürken 1968’de Hacettepe Üniversitesinden gelen öneriyle Temel Türkçe Bölümünü kurdu. Hacettepe Üniversitesinde Temel Bilimler Fakültesi Temel Türkçe Bölümünün başkanı ve öğretim görevlisiyken 1972’de bölümü kapatıldı. “Terzi olsaydım diktiğim elbiselerin en güzel bedenlerce giyilmesini isterdim. Ama öğretmenim. Bunun için de öğrencilerimin anadilimizin, Türkçemizin toprağında soluk alıp vermesini istiyordum” diyordu. Dil Devrimi ışığında yenileşen Türkçe için savaşımını yazı ve kitaplarıyla sürdürürken çok sevdiği öğretmenlikten kısa süre uzak kaldı. Sonra öğretim görevlisi olarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu, şimdiki adıyla İletişim Fakültesinde öğrencileriyle buluştu. 1974’te başladığı görevini 1996’ya dek sürdürdü ve aynı yıl emekli oldu. TÜBİTAK Bilim ve Teknik Bilim Çocuk dergilerinde yayın danışmanlığı yaptı. TÜBA’daki çalışmalara katıldı. 1966’da üye olduğu TDK’de, kurumun 1983’te kapatılmasına dek etkin biçimde çalıştı. Kapatılan TDK’nin 34 üyesinin 1987’de kurduğu Dil Derneği’nin ilk üyelerinden biri üyesi olarak Türkçenin özleştirilmesi, geliştirilmesi ve varsıllaştırılması savaşımını sürdürdü.
Emin Özdemir üretken bir yazardı. Her edebiyat yapıtının dille ilişkisi, dilin işlevi ve kullanım düzeyleri, toplumsal yapıyla bağları gibi konularda yoğunlaştı. Bunları Dil ve Yazar, Öz Türkçe Üzerine, Türkçe ve Dünya Edebiyatı, Yazı ve Yazınsal Türler, Dilin Öte Yakası adlı yapıtlarında işledi. Çok sevdiği hocasını anlatan Mustafa Nihat Özön adlı incelemesi de TDK Tanıtma Yayınları arasında çıkmıştı. Dil-edebiyat bilgilerinin bir donanım ve beceri olarak yaşama uyarlamasını gösteren Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı, Anlatım Sanatı, Okuma Sanatı, Eleştirel Okuma, Okuma ve Metin İnceleme adlı yapıtları kaleme aldı. Dil Devrimine ve Türkçenin doğurganlığına yönelik çalışmalarını da Dil Devrimimiz, Terim Hazırlama Kılavuzu, Erdemin Başı Dil adlı kitaplarında topladı. Türkçenin varsıl sözvarlığını Öz Türkçe Kılavuz Sözlük, Edebiyat Bilgileri Sözlüğü, Açıklamalı Deyimler Sözlüğü, Açıklamalı Atasözleri Sözlüğü adlı kitaplarında işledi. Yüzler ve Sözcükler, Sözcüklerin Vicdanı, Kurmaca Kişiler Kenti, İnsan Yüreğine Yolculuk, Düz Yazının Sorgulayan Gücü, Anadilin Toprağında, Düşüncenin Canı adlı denemeleri büyük ilgi gördü.
Çocuklarla da Türkçemi İlerletiyorum, Sözcük Sözcük İçinde, Öykülerle Atasözleri, Yalnızlığı Seven Kırlangıç, Bizler Büyüyünce, Ölümsüzlük Gezegeni, Mutlu Kentin Yöneticisi adlı yapıtlarla Türkçe sevgisini paylaştı.
Emin Özdemir, 1 Eylül 2017’de Ankara’da, Cebeci Mezarlığında toprağa verildi.
- ETKİNLİK
Aşağıdaki soruları okuduğunuz metinden hareketle cevaplayınız.
- Yazar, okuma eylemini nasıl tanımlamıştır?
Yazar, okuma eylemini “yaşamımızın belirli bir aşamasında ya da çağında başlayıp biten bir etkinlik değil, yeme, içme, soluma gibi yaşamsal bir edim niteliğini kazanan” bir eylem olarak tanımlamıştır. Bu tanım, okumanın yaşamımızın her aşamasında yer alması ve yaşamsal bir ihtiyaç olması gerektiğini vurgulamaktadır.
- Metne göre insanlar neden okuma gereği duyarlar?
Metne göre insanlar okuma gereği duyarlar çünkü:
- Bilgi edinmek,
- Kendilerini geliştirmek,
- Eğlenmek,
- Farklı bakış açıları kazanmak,
- Kendi dünyalarını zenginleştirmek,
- Hayata dair farklı perspektifler edinmek,
- Kendilerini ifade etmek,
- Hayal güçlerini geliştirmek gibi nedenlerle okuma gereği duyarlar.
- Yazar, okuma eylemini neden yaşam boyu kullanılacak bir araç olarak görüyor?
Yazar, okuma eylemini yaşam boyu kullanılacak bir araç olarak görüyor çünkü:
- Okuma eylemi, bilgi edinmenin, kendini geliştirmenin, eğlenmenin, farklı bakış açıları kazanmanın, kendi dünyamızı zenginleştirmenin, hayata dair farklı perspektifler edinmenin, kendini ifade etmenin ve hayal güçlerini geliştirmenin en etkili yollarından biridir.
- Okuma eylemi, yaşamımızın her aşamasında ihtiyaç duyduğumuz bir eylemdir.
- Okuma eylemi, yaşamımız boyunca gelişen ve değişen bir eylemdir.
- Okumanın yaşla sınırlı olmamasının nedenleri neler olabilir?
Okumanın yaşla sınırlı olmamasının nedenleri şunlardır:
- İnsanların her yaşta farklı ilgi alanları, merakları ve soruları vardır.
- İnsanların yaşam deneyimleri ve bakış açıları yaş ilerledikçe değişir.
- Teknolojinin gelişmesiyle birlikte okumanın farklı biçimleri ortaya çıkmıştır.
- Yazar, düşüncelerine kimi/kimleri tanık göstermiştir? Neden?
Yazar, düşüncelerine Goethe ve Montaigne gibi ünlü düşünürleri tanık göstermiştir. Bu iki düşünür de okumanın önemini vurgulayan eserler yazmışlardır. Yazar, bu iki düşünürün düşüncelerine tanık göstererek kendi düşüncelerini daha güçlü ve ikna edici bir şekilde ifade etmeyi amaçlamıştır.
- Montaigne’in kitaplar ile ilgili düşüncesi nedir?
Montaigne, kitaplara büyük değer veren bir düşünürdür. Ona göre kitaplar, insan hayatında önemli bir yere sahiptir. Montaigne, kitaplar sayesinde insanların yalnızlıklarını giderebileceklerini, sıkıntılı anlarda rahatlayabileceklerini, acılarını hafifletebileceklerini ve hayata dair yeni bakış açıları kazanabileceklerini söyler.
- “Kitaplar ve okuma eylemi” kavramları sizin hayatınızda nasıl bir yere sahiptir?
Ben de kitaplara ve okuma eylemine büyük değer veren biriyim. Kitaplar sayesinde yeni bilgiler öğreniyor, kendimi geliştiriyor, eğleniyorum ve farklı bakış açıları kazanıyorum. Okuma eylemi, benim için yaşamsal bir ihtiyaç. Günde en az bir saat kitap okumaya çalışıyorum. Kitaplar, benim için birer arkadaş, birer rehber ve birer yaşam kaynağı.
Sonuç olarak yazarın metni, okuma eyleminin önemini ve yaşam boyu kullanılacak bir araç olduğunu vurgulamaktadır. Metin, okuma eyleminin bireysel ve toplumsal yaşamda oynadığı rolü de gözler önüne sermektedir.
- ETKİNLİK
a) Bir yıl boyunca hangi türde kaç kitap okuyacağınızı planlayınız. Planınızı yazılı hâle getiriniz.
Bu etkinliği bireysel olarak cevaplandırmalısınız.
- ETKİNLİK
“Hiçbir gemi bizi bir kitap kadar uzaklara götüremez.” sözüyle ilgili duygu ve düşüncelerinizi katılımlı konuşma yöntemini kullanarak anlatınız. Konuşmanız sırasında aşağıdaki yönergeleri uygulayınız.
- Konuşmanıza ara vererek dinleyicilerin konuyla ilgili düşüncelerini alınız.
- Dinleyicilerin konuyla ilgili size yöneltecekleri soruları cevaplayınız.
- Konuşmanıza dinleyicileri dâhil ediniz.
Merhaba Arkadaşlar,
Size Emily Dickinson’ın “Hiçbir gemi bizi bir kitap kadar uzaklara götüremez.” sözüyle ilgili duygu ve düşüncelerimi anlatacağım.
Bu söze göre bir kitap bizi fiziksel olarak değil, zihinsel olarak uzaklara götürebilir. Bir gemi bizi dünyanın farklı yerlerine götürebilir, ama bir kitap bizi farklı zaman dilimlerine, farklı kültürlere, farklı fikirlere ve duygulara götürebilir. Bir kitap sayesinde, kendi yaşadığımız dünyadan çok uzaklara gidebilir, yeni şeyler keşfedebilir ve yeni bakış açıları kazanabiliriz.
Ben bu söze katılıyorum. Kitaplar, bizim için birer yolculuk aracıdır. Sayfalar arasında gezinirken, kendimizi farklı dünyalarda bulabilir, farklı hayatlar yaşayabiliriz. Bir romanda, kahramanın maceralarına eşlik edebilir, bir şiirde, şairin duygularını hissedebiliriz. Bir tarih kitabında, geçmişe yolculuk yapabilir, bir bilim kitabında, evrenin sonsuzluğunu keşfedebiliriz.
Kitaplar, bizim için birer penceredir. Dünyayı farklı gözlerden görmemizi sağlar. Farklı kültürleri, farklı yaşamları anlamamıza yardımcı olur. Kitaplar sayesinde, kendi bakış açımızı genişletebilir, daha açık fikirli olabiliriz.
Bu nedenle, kitap okumayı çok değerli buluyorum. Kitaplar, bize hem zihinsel hem de ruhsal olarak zenginlik katıyor. Bizi daha iyi insanlar olmamıza yardımcı oluyor.
Örneğin, geçen yaz “Harry Potter” serisini okudum. Bu kitaplar sayesinde Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’nda büyücülük öğrenip, Harry Potter ve arkadaşlarıyla birlikte maceralara atıldım. Kendimi sanki o dünyada yaşıyormuşum gibi hissettim. Bu kitaplar, bana yeni bir dünya kazandırdı ve bakış açımı genişletti.
Diğer bir örnek ise, “Dünya Tarihi” kitabını okudum. Bu kitap sayesinde, dünyanın farklı yerlerini, farklı kültürleri ve farklı tarihi olayları öğrendim. Bu kitap, bana dünyayı farklı bir perspektiften görmemi sağladı.
Emily Dickinson’ın bu sözü, kitapların önemini vurgulaması açısından çok değerli bir söz. Bu sözü, kitap okumanın önemini hatırlamak ve kitap okuma alışkanlığımızı geliştirmek için bir vesile olarak kabul etmeliyiz.
Son olarak bu sözün özellikle günümüzde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, insanlar giderek daha fazla sanal dünyaya çekiliyor. Sosyal medya, internet ve video oyunları, insanların gerçek dünyadan uzaklaşmasına neden oluyor. Bu durumda, kitap okumak, bizi gerçek dünyaya bağlayan önemli bir araç oluyor. Kitaplar sayesinde, gerçek dünyada kopmadan, farklı dünyaları keşfedebilir, yeni şeyler öğrenebiliriz.
Bu nedenle siz de kitap okumayı seviyorsanız, bu alışkanlığınızı sürdürün. Kitap okumak, size hem zihinsel hem de ruhsal olarak zenginlik katacaktır.
- ETKİNLİK
- a) Aşağıda e-kitap ile ilgili bilgi verilmiştir. Bu bilgilerden hareketle e-kitap ile basılı kitabı karşılaştırarak düşüncelerinizi anlatan bir paragraf yazınız.
E-kitaplar; yazılar veya resimler ya da her ikisini birden içeren dijital ortamda yayımlanan, bilgisayarlar ve diğer elektronik cihazlarda görüntülenebilen ve okunabilen kitaplardır. Sözlüklerde, basılmış kitapların elektronik versiyonları diye geçse de artık sadece elektronik ortamda yayımlanıp hiç basılmayan kitapların sayısı gitgide artmaktadır. E-kitapların en büyük avantajı yüzlerce kitabı yanınızda taşıyabilmenizdir.
E-kitaplar ve basılı kitaplar, kitap okumanın farklı iki yoludur. Her ikisinin de kendine özgü avantajları ve dezavantajları vardır.
E-kitapların en büyük avantajı, taşınabilir olmalarıdır. Bir e-kitap okuyucu veya akıllı telefonunuzla, yüzlerce kitabı yanınızda taşıyabilirsiniz. Bu, özellikle seyahat ederken veya dışarıdayken kitap okumak için harikadır. E-kitaplar, basılı kitaplardan daha ucuz olma eğilimindedir. Ayrıca, e-kitap okuyucuların çoğu, metin boyutunu, fontunu ve arka plan rengini özelleştirmenize olanak tanır. Bu, okuma deneyiminizi kişiselleştirmenize yardımcı olabilir.
Basılı kitapların en büyük avantajı, fiziksel bir varlığa sahip olmalarıdır. Bu, onları daha gerçekçi ve ilgi çekici hale getirebilir. Basılı kitaplar, e-kitaplardan daha uzun ömürlüdür ve daha az bakım gerektirir. Ayrıca, basılı kitaplar, e-kitaplardan daha fazla koleksiyon değeri sunabilir.
Sonuç olarak e-kitaplar ve basılı kitaplar, her birinin kendine özgü avantajları ve dezavantajları olan iki farklı kitap okuma yoludur. Kişisel tercihlerinize ve ihtiyaçlarınıza en uygun seçeneği seçmeniz önemlidir.
Kişisel olarak ben hem e-kitaplardan hem de basılı kitaplardan keyif alıyorum. E-kitaplar, seyahat ederken veya dışarıdayken kitap okumak için daha pratiktir. Ayrıca e-kitap okuyucuların özelleştirme seçeneklerini seviyorum. Ancak, bazı kitapların fiziksel bir kopyasını elime almak ve sayfaları çevirmek de hoşuma gidiyor.
- ETKİNLİK
Aşağıdaki karikatürlerin sizde uyandırdığı duygu ve düşünceleri boşluklara yazınız.
Kitap okumak insanın hayal dünyasını geliştirir ve daha iyi düşünmesini sağlar.
Kitap okuyan kimseler okudukları her yeni kitapta yeni ufuklara yelken açarlar.
CENGİZ AYTMATOV HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ
Cengiz Aytmatov (12 Aralık 1928 – 10 Haziran 2008), Kırgız edebiyatçı, gazeteci, çevirmen, diplomat ve siyasetçidir. Eserleri 176 dile çevrilmiş ve dünya çapında büyük bir üne kavuşmuştur.
Aytmatov, Kırgızistan’ın Şekerek köyünde doğdu. Babası bir çiftçi, annesi ise bir öğretmendi. İlköğrenimini köyünde tamamladıktan sonra, Frunze (şimdi Bişkek) Üniversitesi’nde filoloji okudu.
Üniversiteden mezun olduktan sonra, çeşitli gazete ve dergilerde gazetecilik yaptı. 1952’de ilk öykü kitabı olan “Dağlar ve Rüzgâr”ı yayınladı. Bu kitap, Aytmatov’un edebiyata girişini simgeledi.
Aytmatov’un ilk romanı olan “Cemile” 1958’de yayınlandı. Bu roman, Kırgızistan’ın kırsal kesiminde yaşayan bir genç kızın aşkını anlatıyor. Roman, büyük bir başarı kazandı ve Aytmatov’u dünya çapında bir yazar olarak tanıttı.
Aytmatov’un diğer önemli eserleri arasında “Beyaz Gemi”, “Elveda Gülsarı”, “Toprak Ana” ve “Gün Olur Asra Bedel” sayılabilir. Bu eserler, Kırgız kültürünü ve tarihini yansıtan, insan ruhunun derinliklerini keşfeden, evrensel değerlere hitap eden eserlerdir.
Aytmatov, eserlerinde Kırgız halkının yaşamını, kültürünü ve geleneklerini gerçekçi bir şekilde yansıtmıştır. Eserlerinde, sevgi, dostluk, doğa sevgisi, savaş karşıtlığı gibi evrensel temaları işlemiştir.
Aytmatov, sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir diplomat ve siyasetçi olarak da aktif bir rol oynamıştır. 1978-1986 yılları arasında Sovyetler Birliği’nin UNESCO Daimi Temsilcisi olarak görev yaptı. 1990-1994 yılları arasında Kırgızistan’ın Fransa Büyükelçisi olarak görev yaptı.
Aytmatov, 10 Haziran 2008’de Almanya’nın Baden-Baden kentinde öldü. Cenazesi Kırgızistan’a getirilerek Bişkek’teki Ulusal Park’a defnedildi.
Aytmatov, dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilir. Eserleri, Kırgız kültürüne ve tarihine ışık tutması, evrensel değerlere hitap etmesi ve insan ruhunun derinliklerini keşfetmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.