Samimilik Metni Cevapları Sayfa 22-23-24-25-26-27
Samimilik Metni Cevapları Sayfa 22-23-24-25-26-27
Düşünelim – Tartışalım
- Başkalarını kırmadan neler hissettiğinizi nasıl ifade edersiniz?
Başkalarını kırmadan duygularımı ifade ederken, öncelikle karşı tarafın duygularını ve bakış açısını anlamaya çalışırım. Onların ne hissettiğini ve neden böyle hissettiğini bilmek, benim duygularımı daha yapıcı bir şekilde ifade etmemi sağlar. Ayrıca, duygularımı ifade ederken açık, net ve doğrudan olmaya özen gösteririm.
- Dostlarınızın hangi tavırları onları, sizin için vazgeçilmez yapar?
Dostlarımın benim için vazgeçilmez kılan tavırları şunlardır:
- Sadık olmaları: Dostlarım bana her zaman sadık olurlar. İyi günde kötü günde yanımda olurlar. Benimle her şeyi paylaşabilirim ve onlar her zaman beni desteklerler.
- Güvenilir olmaları: Dostlarım bana her zaman güvenilirdirler. Sözlerini tutarlar ve bana sırlarını anlatırlar. Onların sırlarını korurum ve onlara asla ihanet etmem.
- Sevecen olmaları: Dostlarım bana karşı sevecendir. Beni olduğum gibi severler ve benim iyiliğimi isterler. Onları her zaman yanımda hissetmek isterim.
Bu tavırlara sahip dostlar, hayatımı daha anlamlı ve güzel kılar. Onlarla birlikte olmak her zaman zevkli ve keyiflidir. Onları her zaman yanımda hissetmek isterim.
SAMİMİLİK
Samimilik demiyorlar mı, büyük bir söz ettiklerini, her işi ta kökünden çözümleyiverdiklerini sanıyorlar.
Samimi olmak kolaymış gibi. Öyle ya aklınıza geleni daha doğrusu ağzınıza geleni söyleyi söyleyiverirsiniz, olur biter. İçinizden öyle doğmuş. Ya sizin içinizden saçma sapan şeyler doğuyorsa, karşınızdakinin onurunu kıracak sözler söylemek doğuyorsa, samimidir diye onları da mı beğenecek, onları da mı alkışlayacağız?
(…)
Toplum hayatında kişiler birbirlerinden samimilik beklemezler, terbiye beklerler, nezaket beklerler, birtakım kurallara uyulmasını isterler. Mürailik edeceksiniz, düşünmediğinizi, inanmadığınızı söyleyeceksiniz demiyorum; ama aklınıza geleni şöyle iyice bir tartmadan söylemeye hakkınız yoktur. Yeryüzünde bir başınıza değilsiniz; başkalarının zevkini, hatırını da gözetmeniz gerektir.
Bir gün bir mektup almıştım, okurlarımdan biri benim yazılarımdaki samimiliği beğendiğini bildiriyordu.
“Acaba başka bir değeri yok mu benim yazılarımın? Bu okurum benim yazdıklarımda kendi işine yarayacak, hoşuna gidecek hiçbir şey bulamamış da onu söylemek mi istiyor?” diye içlendim, durdum.
Samimilik arkasından koşanlardan değilim ben, kendimce önemli bulduğum birtakım işler üzerinde düşünürüm, düşündüklerimi de karşımdakilere bildirmek için Türkçede en iyi yolun bu olduğuna inanırım da onun için böyle yazarım. İnsan işini, sevdiği saydığı işini, içinden gelene bırakır mı? Ben de işimyani yazarlık üzerine hayli düşündüm, türlü yolları denedim, bugünkü değişimi uğraşarak kurdum. Bunu övünmek için de söylemiyorum, yalnız kendimi yaradılışıma bırakmadığımın, yazarlığı küçümseyip onun gereklerine uymaya çalıştığımın bilinmesini isterim.
Samimiliği yermeye, kötülemeye mi kalkıyorum? Hayır, bilirim onun büyük bir değer olduğunu. Ama nedir samimilik? Uluorta konuşmak mıdır? Değildir. Samimilik bence bir insanın bir iş üzerine iyice düşündükten sonra, canı pahasına da olsa savunmayı göze alarak ortaya çıkardığı kanısıdır. Değme babayiğidin harcı değildir bu. Doğruyu arayacaksınız, menfaatlerinizi, hatta duygularınızı aşacaksınız, toplumun size aşıladığı ön yargılardan silkineceksiniz, “Şu şöyle demiş, bu böyle demiş.” aldırmayacaksınız; doğruyu bulduğunuzda içinize güven gelecek, o zaman söyleyeceksiniz. Ancak en büyüklerin erebildikleri bir hâldir bu. Andre Gide’i (Andire Jid) samimiliği için överler. Anlarım onu, hayatını bitmez bir savaş içinde geçirdi. Kendi kendisiyle dahi çarpıştı. İnanacağı, gerçekten inanacağı hakikati uzun uzun aradı. O uğurda ötekinden, berikinden ağır söz işitti; ondan da yılmadı, arkadaşlarından, dostlarından ayrıldı. Samimilik onun için aklına geleni, içinden doğanı yazmak değildi; uğraşarak, didinerek varılacak bir erek idi. Kitaplarını okuyanların çoğu onda bir yapmacık görürler, anlayamazlar. Elbette, samimiliği anlamak da kolay değildir. (…)
Sanıyorlar ki insan samimiliği doğuştan getirir. Yağma yok! Çetin bir yoldur ona götüren yol. Bütün büyüklüklere götüren yollar gibi çetindir. Kendinizi büyük görürseniz ne kadar büyük olursanız olun, ereğe göre küçük olduğunuzu anlamazsınız; ona eremezsiniz. Samimilik lâubaliliğin, yarenliğin ayıp olduğunuzu içinize sindirdikten sonra başlar. O zaman kendinize gelirsiniz. “Yahu çevremde adamlar var benim; ben kendimi onlara beğendirmeye, dediklerimi onlara kabul ettirmeye özeniyorum. Demek ki doğru dürüst düşünmeye çalışayım; yalnız beni değil, onları da ilgilendirecek şeylerden konuşayım, deyişime bir çekidüzen vereyim.” dersiniz. İçinizde gerçekten bir cevher varsa siz de birtakım hakikatler bulur, samimiliğe erersiniz.
Nurullah ATAÇ
(Kısaltılmıştır.)
Nurullah Ataç Hayatı
Nurullah Ataç, 21 Ağustos 1898 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Mehmed Atâ Bey, Joseph von Hammer’in Osmanlı Tarihi isimli kitabını Türkçeye çeviren başarılı bir bürokrattı.
Ataç, ilkokuldan sonra Galatasaray Lisesi’nde 4 yıl okudu. Daha sonra eğitimini İsviçre’de sürdürdü. İsviçre’de bulunduğu süre içinde Fransızca öğrendi ve Fransız edebiyatı ile yakından ilgilendi.
Türkiye’ye döndükten sonra Darülfünun Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Ancak buradaki eğitimini yarıda bıraktı ve öğretmenliğe başladı. İlk olarak Fransızca öğretmenliği yaptı, ardından çeşitli liselerde edebiyat dersleri verdi.
Ataç, 1921 yılında “Dergâh” dergisinde yayımlanan şiir ve yazıları ile edebiyat dünyasına girdi. Daha sonra “Akşam”, “Hakimiyeti Milliye”, “Ulus”, “Milliyet”, “Tan”, “Posta”, “Cumhuriyet”, “Son Havadis” ve “Dünya” gibi gazete ve dergilerde eleştiri ve deneme türünde yazılar yazdı.
Ataç, 1949 yılında Türk Dil Kurumu üyeliğine seçildi. Daha sonra kurumda yayın kolu başkanlığı yaptı.
Ataç, 17 Mayıs 1957 tarihinde İstanbul’da hayatını kaybetti.
Edebi Kişiliği
Nurullah Ataç, Türk edebiyatında modern anlamda “deneme” türünün öncülerindendir. Denemeleri, kendine özgü bir dil ve üslupla yazılmış, düşünce ve duygularını açıkça ifade eden, eleştirel bir bakış açısına sahip yazılardır.
Ataç, denemelerinde öncelikle sanat ve edebiyat üzerine yazdı. Şiir, roman, tiyatro gibi edebiyat türleri hakkındaki görüşlerini, eleştirel bir bakış açısıyla dile getirdi. Ayrıca, dil ve kültür konularında da yazılar yazdı.
Ataç, yenileşmeden yana bir yazardı. Şiirde Garip ve İkinci Yeni gibi yeni şiir hareketlerini destekledi. Ayrıca, dilde özleşmenin önemine inandı ve bu konuda yazılar yazdı.
Ataç’ın en önemli eserleri şunlardır:
- Denemeler (1924)
- Yazılar I (1935)
- Yazılar II (1939)
- Dil ve Edebiyat Üzerine (1943)
- Tiyatro Üzerine (1946)
- Şiir Üzerine (1949)
- Düşünceler (1956)
Ataç’ın Edebi Kişiliğinin Temel Özellikleri
- Düşünce ve duygularını açıkça ifade etme: Ataç, denemelerinde düşünce ve duygularını açıkça ifade etmekten çekinmez. Yazar, kendi görüşlerini ve düşüncelerini okuyucularla paylaşmaktan hoşlanır.
- Eleştirel bir bakış açısı: Ataç, denemelerinde eleştirel bir bakış açısı sergiler. Yazar, olayları ve konuları kendi yorumuyla değerlendirir.
- Özgün bir dil ve üslup: Ataç, denemelerinde kendine özgü bir dil ve üslup kullanır. Yazarın dili, akıcı ve anlaşılırdır.
- Yenileşmeden yana bir tutum: Ataç, yenileşmeden yana bir tutum sergiler. Yazar, şiirde Garip ve İkinci Yeni gibi yeni şiir hareketlerini desteklemiştir. Ayrıca, dilde özleşmenin önemine inanmıştır.
Ataç, Türk edebiyatına yaptığı önemli katkılarla, Türk deneme edebiyatının en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilir.
2.Etkinlik
Okuduğunuz metni aşağıya özetleyiniz.
Samimi olmak, sadece aklına geleni söylemek değildir. Samimi olmak, doğru olanı aramak, menfaatlerinizi, hatta duygularınızı aşmak, toplumun size aşıladığı ön yargılardan silkinmektir.
Samimi olmak kolay değildir. Doğuştan gelen bir özellik değildir, ancak uğraşarak, didinerek elde edilebilecek bir erdemdir.
Samimi olmak isteyen bir insanın, öncelikle kendini büyük görmemesi gerektiğini, çevresini ve başkalarını da düşünmesi gerektiğini ifade eder.
Samimi olmak, toplum hayatında önemli bir değerdir.
3.Etkinlik
Okuduğunuz metni daha iyi anlayabilmek amacı ile aşağıdaki bölümleri kendinize göre doldurunuz ve bu düşüncelerinizi sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.
Önemli Bulduğum Bilgiler
- Samimi olmak, sadece aklına geleni söylemek değildir. Samimi olmak, doğru olanı aramak ve savunmaktır.
- Samimi olmak, doğuştan gelen bir özellik değildir, ancak uğraşarak elde edilebilir.
- Samimi olmak, toplum hayatında önemli bir değerdir.
Bu Bilgilerden Yaşamımda Uygulamak İstediklerim
- Doğru olanı aramak ve savunmak için çaba göstereceğim. Kendi fikirlerimi ve düşüncelerimi oluşturmak için araştıracak, farklı bakış açılarını dinleyecek ve kendi doğrumu bulacağım.
- Uğraşarak, didinerek samimi olmayı öğreneceğim. Kendimi geliştirmek için çalışacak, başkalarını da düşünecek ve topluma faydalı bir birey olmak için çaba göstereceğim.
- Samimiliğin önemini kavrayarak, çevremdekilere samimi davranacağım. Sözümü tutacak, başkalarının duygularını incitmeyecek ve her zaman dürüst olacağım.
Düşüncelerim
Samimi olmak, bir insanın sahip olabileceği en önemli özelliklerden biridir. Samimi bir insan, çevresindeki insanlar tarafından sevilir, saygı görür ve güvenilir. Ancak samimi olmak, kolay bir şey değildir. Gerçekten samimi olmak için, öncelikle doğru olanı aramak ve savunmak gerekir. Bu da, bazen zor olabilir. Örneğin, karşımızdaki bir insanın hoşuna gitmeyen bir gerçeği söylemek zorunda kalabiliriz. Ancak samimi bir insan, bu gibi durumlarda bile doğruyu söylemekten çekinmez.
Samimi olmak, doğuştan gelen bir özellik değildir. Ancak uğraşarak, didinerek elde edilebilir. Bunun için, öncelikle kendimizi geliştirmemiz gerekir. Kendi fikirlerimizi ve düşüncelerimizi oluşturmak için araştırmalı, farklı bakış açılarını dinlemeli ve kendi doğrumuzu bulmalıyız. Ayrıca, başkalarını da düşünmeli ve topluma faydalı bir birey olmak için çaba göstermeliyiz.
4.Etkinlik
Aşağıdaki soruları metinden hareketle cevaplayınız.
- Metne göre samimiyet nedir, ne değildir? Açıklayınız.
Metne göre samimiyet, doğru olanı aramak, menfaatlerinizi, hatta duygularınızı aşmak, toplumun size aşıladığı ön yargılardan silkinmektir.
Samimiyet, aklınıza geleni söylemek değildir. Samimi olmak, sadece kendinizi ifade etmek değildir.
- Yazar, Andre Gide’e göre samimiyetin ne olduğunu savunuyor?
Yazar, Andre Gide’e göre samimiyetin, uğraşarak, didinerek varılacak bir erek olduğunu savunuyor. Gide için samimi olmak, aklına geleni, içinden doğanı yazmak değildir. Samimi olmak, doğru olanı aramak, kendi düşünce ve inançlarını savunmaktır.
- Samimiyetin başlaması için önce neleri içinize sindirmelisiniz? Neden?
Samimiyetin başlaması için önce kendinizi ve çevrenizi iyi anlamanız gerekir. Kendi düşüncelerinizi ve inançlarınızı oluşturmak için araştırmalı, farklı bakış açılarını dinlemeli ve kendi doğrumuzu bulmalıyız. Ayrıca, başkalarını da düşünmeli ve topluma faydalı bir birey olmak için çaba göstermeliyiz.
- Yazarın “Toplum hayatında kişiler birbirlerinden samimilik beklemezler. Terbiye beklerler, nezaket beklerler, kişilerin birtakım kurallara uymasını isterler.” cümlesindeki düşüncesine katılıyor musunuz?
Bu cümledeki düşünceye kısmen katılıyorum. Evet, toplum hayatında kişiler birbirlerinden her zaman samimilik beklemezler. Bazen, terbiye, nezaket ve kurallar daha önemlidir. Örneğin, iş hayatında, resmi bir ortamda, samimi olmaktan ziyade terbiyeli ve nezaketli olmak önemlidir.
Ancak, samimiliğin toplum hayatında da önemli olduğunu düşünüyorum. Samimi insanlar, toplumda güven ve huzur sağlarlar. Bu nedenle, toplumun her alanında samimiliğin olması gerektiğine inanıyorum.
- Toplum hayatında insanlardan neler bekliyorsunuz?
Toplum hayatında insanlardan öncelikle saygı bekliyorum. Birbirlerine karşı saygılı olan insanlar, toplumda huzur ve güven ortamının oluşmasına yardımcı olurlar.
Ayrıca, toplum hayatında insanlardan dürüstlük bekliyorum. Dürüst insanlar, birbirlerine güvenir ve ilişkilerini daha sağlıklı bir şekilde sürdürebilirler.
Son olarak toplum hayatında insanlardan yardımseverlik bekliyorum. Yardımsever insanlar, toplumda dayanışma ve birlik duygusunun gelişmesine yardımcı olurlar.
- Bu metni okumadan önce samimiyetin ne olduğu konusundaki fikriniz ile metni okuduktan sonraki fikirlerinizi kıyaslayınız.
Bu metni okumadan önce samimiyetin, aklınıza geleni söylemek olduğunu düşünüyordum. Ancak bu metni okuduktan sonra, samimi olmanın çok daha fazlasını içerdiğini anladım. Samimi olmak, doğru olanı aramak, kendi düşünce ve inançlarınızı savunmaktır. Bu bazen zor olabilir ancak samimi bir insan, bu gibi durumlarda bile doğruyu söylemekten çekinmez.
Bu metin, samimiliğin ne olduğunu ve nasıl elde edileceğini anlamama yardımcı oldu. Bu nedenle, bu metni okumadan önceki fikrim ile metni okuduktan sonraki fikrim arasında büyük bir fark var.
6.Etkinlik
Aşağıdaki metnin başlık ve sonuç bölümleri eksik bırakılmıştır. Metni içeriğine uygun olarak tamamlayınız. Tamamladığınız metni arkadaşlarınızla paylaşınız.
DOSTLUĞUN DEĞERİ
Dostluk, insanların insanlara sevgi ve bağlılık duyguları ile bağlanmasından başka bir şey değildir.
(…)
Dostlukta birçok nimet bir aradadır, gözlerini nereye çevirirsen, onu orada hazır bulursun.
Hiçbir zaman yersiz ve can sıkıcı değildir. Bunun için derler ki “Birçok yerde sudan fazla dosta muhtacız.” Ama burada halk arasındaki üstünkörü dostluktan değil, pek az kişi arasındaki o gerçek ve mükemmel dostluktan bahsediliyor. Dostluk iyi günleri daha çok aydınlatır, felaketleri paylaşarak dağıtır ve hafifletir.
(…)
Dostluk, insanın hayatındaki en önemli değerlerden biridir. Dostlarımız, bizi olduğumuz gibi kabul ederler, sevinçlerimizi ve üzüntülerimizi paylaşırlar, zor anlarımızda bize destek olurlar. Dostluk, hayatımızı daha anlamlı ve yaşanabilir kılar.
Dostlukla ilgili söylenmiş bir atasözü vardır: “Dost, dostunun ayağına batan dikeni kendi ayağına batırır.” Bu atasözü, dostluğun karşılıklı bir sevgi ve bağlılık ilişkisi olduğunu vurgulamaktadır. Dostlar, birbirlerinin iyiliğini ve mutluluğunu isterler. Birbirlerinin acılarını paylaşırlar, sevinçlerini çoğaltırlar.
Dostluk, hayatın her aşamasında önemlidir. Çocukluk ve gençlik yıllarında edindiğimiz dostluklar, hayat boyu sürecek bir bağ oluşturabilir. Yetişkinlik yıllarında edindiğimiz dostluklar, iş hayatında, sosyal hayatta bize destek olur.
Dostluk, her zaman kolay elde edilen bir değer değildir. Gerçek dostluk, zamanla ve karşılıklı çabayla gelişir. Dostluk, karşılıklı güven, saygı ve sevgiye dayanır.
Dostluğumuzu korumak için çaba göstermeliyiz. Dostlarımıza karşı dürüst olmalı, onları sevdiğimizi ve değer verdiğimizi hissettirmeliyiz. Dostlarımızın yanında olduğumuzu onlara her zaman göstermeliyiz.
Dostluk, hayatımızın en değerli hazinelerinden biridir. Dostlarımızı kaybetmemek için çaba göstermeli, onları her zaman yanımızda tutmalıyız.