Dedem Korkut Öyküleri Üzerine Metni Cevapları Sayfa 110-111-112-113-114-115-116

Dedem Korkut Öyküleri Üzerine Metni Cevapları Sayfa 110-111-112-113-114-115-116

HAZIRLIK

  1. Ne tür hikâyeler okumaktan hoşlanırsınız?

Macera ve fantastik türdeki hikayeleri okumayı seviyorum. Özellikle beni cezbeden hikayeler şunlardır:

  • Macera: Gizemli adaları, kayıp hazineleri ve cesur kahramanları anlatan hikayeler okumayı seviyorum. Bu hikayeler beni heyecanlandırıyor ve kendimi maceranın içinde hissettiriyor.
  • Fantastik: Ejderhalar, sihirli yaratıklar ve büyülü dünyalar hakkında okumak beni büyülüyor. Bu hikayeler hayal gücümü geliştiriyor ve beni farklı dünyalara götürüyor.

Bunların dışında, beni güldüren ve eğlendiren hikayeleri de okumaktan keyif alıyorum. Hikâyenin sürükleyici olması, karakterlerin ilginç olması ve dilinin akıcı olması benim için önemlidir.

 

  1. Dede Korkut hakkında neler biliyorsunuz?

Dede Korkut, Türklerin kahramanlık hikayelerini anlatan bir destandır. Dede Korkut’un hikayelerini anlattığı kahramanlar çok cesur, mert ve beceriklidir. Bu kahramanlar, savaşlarda düşmanlarla savaşır, mazlumları korur ve adaleti sağlarlar.

Dede Korkut hikayelerinden öğrendiklerim şunlardır:

  • Cesaretli olmak önemlidir.
  • Mert olmak ve doğruyu savunmak önemlidir.
  • Mazlumları korumak ve adaleti sağlamak önemlidir.
  • Büyüklerimize saygı göstermek önemlidir.
  • Atalarımızın gelenek ve göreneklerini yaşatmak önemlidir.

Dede Korkut hikayeleri, Türk edebiyatının ve kültürünün önemli bir parçasıdır. Bu hikayeler, geçmişten gelen değerleri ve gelenekleri gelecek nesillere aktarmak açısından önemlidir.

Dede Korkut hikayelerini okumak, bana geçmişte yaşayan insanların nasıl yaşadıklarını ve ne gibi değerlere sahip olduklarını öğretiyor. Bu hikayeleri okumaktan çok keyif alıyorum.

DEDEM KORKUT HİKAYELERİ ÜZERİNE

Türklerin Anadolu’ya gelişi, 11. yüzyıla rastlar. Bu gelenler Oğuz Türkleriydi. Bunlara daha sonra Türkmen de denildi. Bunları biliyoruz.

Yazının kullanılmadığı dönemlerde, sözlü edebiyat geleneği vardı. Atasözleri, bilmeceler, mâniler, türküler, şiirler, destanlar, masallar, öyküler, ağıtlar sözlü edebiyatın başlıca türleriydi.

Bunlar, toplumun ortak ürettiği güzelliklerdi. Anlatıla anlatıla, ağızdan ağıza geçe geçe kimi gelişip yaygınlaşır, kimi de yozlaşır, unutulup giderdi. Sözlü edebiyattan yazılı edebiyata geçiş ancak yazının öğrenilip kullanılmasından sonra olmuştur. Söz uçar gider ama yazı kalıcıdır.

Dedem Korkut Öyküleri, Oğuz Türkleri arasında anlatılan birtakım destansı öykülerin yazıya geçirilmiş örneklerinden biri ve en önemlisidir. Oğuzların dilden dile dolaşan destansı öykülerini, adı bilinmedik bir ozanın,

  1. yüzyılın ikinci yarısında derleyip yazıya geçirdiği düşünülebilir. Bu öykülerin yazıya geçirilmiş biçiminden, yüzyıllardır kimsenin haberi yoktu. Bu yazılı metin, daha geçen yüzyılda,

Avrupa’da bulundu. Biri Dresden Kitaplığında, biri de Vatikan Kitaplığında bulunan iki farklı el yazması, bu büyük belgenin kaybolmadığını kanıtladı. Adı da Oğuzların diliyle Dedem Korkut Kitabı’ydı.

Bu kitap (…) 14 – 15. yüzyıllar arasında, Oğuzların, kendi aralarındaki çekişmeleri, sürtüşmeleri, doğaüstü yaratıklarla savaşımları, komşuları olan Rum, Ermeni ve Gürcü beyleriyle giriştikleri çatışmaları anlatıyor.

Dedem Korkut, bu öykülerin başkişisidir. Bütün öyküler, Dedem Korkut’un çevresinde oluşup gelişir. Öyküleri anlatan da odur. Oğuzlar sık sık gelip ona başvururlar, ona danışırlar.

Herkesçe sevilen, sayılan Dedem Korkut da kopuzunu eline alır, yer yer şiir biçiminde, yer yer konuşma düzeninde bilgece sözler eder, akıl verir, yön gösterir.

Bu öyküler, Oğuz Türklerinden bugüne kalan biricik yazılı belgedir. Türk dilinin ve Türk edebiyatının en önemli, en görkemli kaynaklarından biridir.

(…) Bu öykülerde canlandırılan kişilerdeki yüreklilik, mertlik, elseverlik, okuyanlarda, dinleyenlerde şaşırtıcı etkiler bırakacak boyutlardadır. Hele bu kişilerdeki o aşırı iyimserlik, kendine güven, güçlükleri aşma tutkusu, o bitmek bilmeyen umut, bu destansı öykülerin değişmeyen, bugün de canlı kalmasını sağlayan ana özelliklerindendir.

(…)

Erdal ÖZ

(Kısaltılmıştır.)

 

Erdal Öz Hayatı ve Edebi Kişiliği

Hayatı:

  • 26 Mart 1935’te Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde doğdu.
  • 1953’te Tokat Lisesi’ni, 1969’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
  • Türk Dil Kurumu’nda, Türk Sinematek Derneği’nde ve Milliyet gazetesinde çalıştı.
  • 1971’de Mamak Cezaevi’nde tutuklandı ve siyasi mahkumlarla tanıştı.
  • 1981 yılında Can Yayınları’nı kurdu.
  • 6 Mayıs 2006’da İstanbul’da vefat etti.

Edebi Kişiliği:

  • Hikâye, roman, şiir, deneme ve anı türünde eserler verdi.
  • Eserlerinde Anadolu insanının yaşamından kesitler sundu.
  • Toplumsal gerçekçi bir bakış açısına sahipti.
  • Sade ve akıcı bir dille yazdı.
  • Eserleri birçok dile çevrildi.

Bazı Önemli Eserleri:

  • Hikâye: Bir Kuşu Tanımak, Ölümden Bir Gün Önce, Mektuplar, Uzun Hikâye
  • Roman: Yaralısın, Bir Bıçak Sırtı
  • Şiir: On Üç, Günlerin Yorgunluğu
  • Deneme: Yazmak Üzerine
  • Anı: Gülünün Solduğu Akşam

Ödülleri:

  • 1964 Yunus Nadi Roman Ödülü
  • 1974 Orhan Kemal Roman Armağanı
  • 1982 Madaralı Roman Ödülü
  • 1993 Yunus Nadi Şiir Ödülü

Erdal Öz, Türk edebiyatının önemli yazarlarından biridir. Eserlerinde Anadolu insanının yaşamına dair gerçekçi ve etkileyici bir bakış açısı sunmuştur. Sade ve akıcı diliyle geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır.

24d55b6

 

qjjy4b4

 

  1. ETKİNLİK

Metnin konusunu ve ana fikrini yazınız.

Konusu: Dede Korkut Hikâyeleri’nin yazılı metninin nasıl ortaya çıktığı, içeriği ve önemi.

Ana fikri: Dede Korkut Hikâyeleri, Oğuz Türklerinin gelenek ve göreneklerini, kahramanlıklarını ve değerlerini anlatan, Türk dili ve edebiyatı için çok önemli bir kaynaktır.

rve094a

  1. ETKİNLİK

Nesnel ve öznel ifadelerle ilgili aşağıda verilen bilgileri okuyunuz.

Nesnel ifadeler: Söyleyenin duygu veya düşüncesini içermeyen; doğruluğu veya yanlışlığı kişiden kişiye göre değişiklik göstermeyen ifadelerdir.

Örnek: Ankara, ülkemizin başkentidir.

Öznel ifadeler: Söyleyenin kendi düşüncesini, duygusunu veya beğenisini içeren ifadelerdir.

Örnek: Türkiye, dünyanın en güzel ülkesidir.,

 

  1. Metinde geçen nesnel ve öznel ifadelere üçer örnek yazınız.

Öznel ifadeler:

Dedem Korkut Öyküleri, Oğuz Türkleri arasında anlatılan birtakım destansı öykülerin yazıya geçirilmiş örneklerinden biri ve en önemlisidir.

Bu öykülerde canlandırılan kişilerdeki yüreklilik, mertlik, elseverlik, okuyanlarda, dinleyenlerde şaşırtıcı etkiler bırakacak boyutlardadır.

Hele bu kişilerdeki o aşırı iyimserlik, kendine güven, güçlükleri aşma tutkusu, o bitmek bilmeyen umut, bu destansı öykülerin değişmeyen, bugün de canlı kalmasını sağlayan ana özelliklerindendir.

 

Nesnel ifadeler:

  • Türklerin Anadolu’ya gelişi, 11. yüzyıla rastlar.
  • Yazının kullanılmadığı dönemlerde sözlü edebiyat geleneği vardı.
  • Bu kitap (…) 14 – 15. yüzyıllar arasında, Oğuzların, kendi aralarındaki çekişmeleri, sürtüşmeleri, doğaüstü yaratıklarla savaşımları, komşuları olan Rum, Ermeni ve Gürcü beyleriyle giriştikleri çatışmaları anlatıyor.

 

6.ETKİNLİK

Yazarın duygu ve düşüncelerini aktarma biçimini beğenip beğenmediğinizi nedenleriyle aşağıya yazınız.

Yazarın metni başarılı bir şekilde kaleme aldığını düşünüyorum. Yazarın akıcı ve etkileyici dili, zengin kelime hazinesi, güçlü betimlemeleri ve duygusal tonu metni oldukça etkileyici hale getirmiştir. Ayrıca metnin bilgilendirici içeriği de okuyuculara Dede Korkut Hikâyeleri hakkında daha fazla bilgi edinme imkanı sunmuştur.

 

  1. ETKİNLİK

Dede Korkut hikâyelerinde Oğuzların gelenek, görenek ve yaşam tarzına dair birçok bilgi verilmektedir. Millî birlik ve beraberliğe verdikleri önem, çocuklarına isim koyma törenleri, düğün eğlenceleri bunlardan bazılarıdır.

Oğuzlar, Orta Asya’da yaşayan Türklerin atası olarak kabul edilmektedir. Oğuzlarla aramızda gelenek, görenek ve yaşam tarzı konularında ne tür benzerlik ya da farklılar vardır? Geçmişten günümüze değin gelenek, görenek ve yaşam tarzımızda ne tür değişimler olmuştur? “Sonraki Derse Hazırlık” aşamasında hazırladığınız notlardan faydalanarak arkadaşlarınızla konuşunuz.

Dede Korkut Hikâyeleri’nde Oğuzların Gelenek, Görenek ve Yaşam Tarzı:

Benzerlikler:

  • Misafirperverlik: Hem Oğuzlar hem de günümüz Türkleri misafirperverlikleriyle bilinir. Misafirlere en iyi şekilde ikramda bulunmak ve onları rahat ettirmek her iki kültürde de önemlidir.
  • Aile Önemi: Aile, Oğuzlar için olduğu kadar günümüz Türkleri için de çok önemlidir. Aile büyüklerine saygı göstermek ve aile bağlarını korumak her iki kültürde de önemlidir.
  • Kahramanlık: Oğuzlar kahramanlıklarıyla övünürlerdi. Günümüz Türkleri de kahramanlık ve cesaret gibi değerlere önem verirler.
  • Atçılık: Atçılık, Oğuzların göçebe yaşam tarzının önemli bir parçasıydı. Günümüzde atçılık bir spor dalı olarak devam etmektedir ve Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir.

Farklılıklar:

  • Göçebe Yaşam Tarzı: Oğuzlar göçebe bir halktı. Günümüz Türkleri ise yerleşik bir yaşam tarzı benimsemiştir.
  • Din: Oğuzlar göçebe bir halk olduğu için Şamanizm’e inanıyorlardı. Günümüz Türklerinin büyük çoğunluğu ise Müslüman’dır.
  • Yaşam Tarzı: Oğuzların yaşam tarzı doğayla iç içeydi. Günümüz Türklerinin yaşam tarzı ise modernleşme ve şehirleşmeyle birlikte büyük ölçüde değişmiştir.

Gelenek, Görenek ve Yaşam Tarzında Değişimler:

  • Teknoloji: Teknolojinin gelişmesi gelenek, görenek ve yaşam tarzımızı büyük ölçüde etkilemiştir. İletişim, ulaşım, giyim, yemek gibi birçok alanda değişimler yaşanmıştır.
  • Modernleşme: Modernleşme ve şehirleşme ile birlikte geleneksel yaşam tarzı büyük ölçüde değişmiştir. Aile yapısı, giyim, yemek gibi birçok alanda değişimler yaşanmıştır.
  • Küreselleşme: Küreselleşme ile birlikte farklı kültürlerin etkileşimi artmıştır. Bu durum gelenek, görenek ve yaşam tarzımızı da etkilemiştir.

 

  1. ETKİNLİK

Siz de defterinize, Dede Korkut Hikâyeleri gibi gelenek ve göreneklerimizi anlatan, gelecek nesillere aktarılacak bir hikâye yazınız. Hikâyenizi bitirdikten sonra kendinizi aşağıdaki ölçütlere göre değerlendiriniz.

 

Uzak bir köyde, Umut adında meraklı ve çalışkan bir çocuk yaşarmış. Umut, büyüklerinin anlattığı geçmişin güzel hikayelerine bayılırmış. Özellikle, kaybolmaya yüz tutmuş el sanatları onu çok cezbediyormuş. Köyün yaşlıları, eskiden her evde halı dokuma, sepet örme, çömlek yapma gibi sanatların icra edildiğini, fakat zamanla bu sanatların unutulduğunu anlatırmış.

Umut, bu sanatları yeniden canlandırmak için bir karar vermiş. Köyün bilge ve becerikli yaşlılarından ders almaya başlamış. Sabırla ve büyük bir tutkuyla halı dokumayı, sepet örmeyi ve çömlek yapmayı öğrenmiş. Umut’un elinden çıkan ürünler o kadar güzelmiş ki, tüm köyü büyülemiş.

Umut, sadece öğrenmekle kalmamış, öğrendiklerini başkalarına da öğretmeye başlamış. Köyün çocuklarına el sanatları kursları düzenlemiş. Çocuklar, Umut’un rehberliğinde bu sanatları büyük bir zevkle öğrenmeye başlamışlar.

Umut’un çalışmaları kısa sürede meyvesini vermiş. Köyde unutulmaya yüz tutmuş el sanatları yeniden canlanmış. Her evde tekrar tezgahlar kurulmuş, sepetler örülmüş, çömlekler şekillenmiş. Umut, köyün çocuklarına sadece bir sanat öğretmekle kalmamış, aynı zamanda geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmuş.

Umut’un hikayesi tüm yurda yayılmış. Birçok köyden ve şehirden insanlar Umut’u ziyaret edip ondan el sanatları öğrenmeye başlamış. Umut, bir umut ışığı olmuş, kaybolmaya yüz tutmuş gelenek ve göreneklerimizin yeniden canlanmasına öncülük etmiş.

Umut’un hikayesi bize gösteriyor ki, geçmişle gelecek arasında köprüler kurmak, gelenek ve göreneklerimizi korumak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin görevidir. Umut gibi cesur ve çalışkan olursak, kaybolmaya yüz tutmuş değerlerimizi yeniden canlandırabiliriz.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Scott AjansScott Ajans tarafından ❤️ ile tasarlanmıştır