Fotoğraflarda Kalan Anlar Metni Cevapları Sayfa 155-156-157-158-159

Fotoğraflarda Kalan Anlar Metni Cevapları Sayfa 155-156-157-158-159

Düşünelim – Tartışalım

  1. Anıları kaydetmeyi seviyor musunuz? Bu kayıtlarınızı nasıl saklıyorsunuz?

Evet, anıları kaydetmeyi çok seviyorum! Güzel ve özel anılarımı hatırlamak bana mutluluk veriyor. Anılarımı kaydetmek için farklı yöntemler kullanıyorum:

  • Fotoğraf çekiyorum: En sevdiğim anılarımı fotoğrafla ölümsüzleştirmeyi seviyorum. Telefonumla veya fotoğraf makinemle fotoğraflar çekerek anılarımı kaydediyorum.
  • Video çekiyorum: Bazen fotoğraflar yetmez ve o anı videoya çekmek isterim. Videolar sayesinde anıların seslerini ve hareketlerini de hatırlayabiliyorum.
  • Günlük tutuyorum: Günlük tutmak, duygularımı ve yaşadıklarımı kaydetmek için harika bir yol. Günlük sayfalarına yazdığım anılar, yıllar sonra bile bana o günü hatırlatıyor.
  • Çizim yapıyorum: Bazen anılarımı çizerek kaydetmeyi seviyorum. Çizimler, o anın duygularını ve atmosferini yansıtmama yardımcı oluyor.

 

  1. Fotoğrafçılık bir sanat mıdır? Açıklayınız.

Bence fotoğrafçılık kesinlikle bir sanattır. Fotoğrafçı, tıpkı bir ressam gibi, ışık ve kompozisyonu kullanarak bir resim yaratıyor. Fotoğrafçı, doğru anı yakalamak için sabırla bekliyor ve yaratıcılığını kullanarak o anı en güzel şekilde ölümsüzleştiriyor.

 

FOTOĞRAFLARDA KALAN ANLAR

Fotoğraflara bakmayı sever misiniz? Baktıkça o donmuş anlara neler düşünür, neler hissedersiniz? Fotoğraflar ki donmuş anlardır kâğıt üzerinde ve bir daha geri gelmesi, bir daha yaşanması mümkün değildir; o anlar sanki yaşanmamış da bir hayalden ibarettir. Bizim de yer aldığımız o karelerde biz sanki bir hayal kurmuş ve unutmuşuzdur hatta.

Fotoğraflar birikir ve biz yaşlanırız. Önce siyah beyaz başlayan bir maceradır bu. Hemen herkesin, tabii renkli çağa geçmeden önceki bir zamandan söz ediyoruz, çocukluğundan hiç değilse birkaç poz fotoğrafı vardır. Ne kadar da değerlidir değil mi kendi şahsi tarihimiz içinde bu siyah beyaz fotoğraflar? Sonra ailecek çekilmiş, yine fotoğrafçıda tabii, aziz kareler; anne, baba ve kardeşler. Fotoğrafçı “Bana bakın, gülümseyin, çekiyorum!” demiştir. Yüzlerde bir gülümseme… Mutlu bir an size! Sahiden mutlu olunmuş mudur? Kim bilir?

Ziya Osman Saba, edebiyatımızın içli şairlerindendir, onun bir de hikâye kitabı var: “Mesut İnsanlar

Fotoğrafhanesi”. Kitaba adını veren hikâyenin kahramanı, fotoğrafçı vitrininde gördüğü mesut insanların fotoğrafları gibi kendisi de mesut bir hâlinin fotoğrafını çektirmek ister. Fakat ne yazık ki bu mümkün olmaz. Fotoğrafçı ne kadar uğraşırsa uğraşsın, kahramanımızın yüzünde o mesut ifadeyi yakalayamaz ve en sonunda bu fotoğrafı çekemeyeceğini söyler. Oysa kahramanımız fotoğrafhaneye girmeden önce neler de hayal etmiştir: “Ben de pekâlâ şu mesut insanların fotoğraflarını çıkarttıkları fotoğrafhanelerden birine girebilir, ben de mesudum, benim de resmimi çekebilirsiniz.” diyebilirim. Fotoğrafçı da itiraz edemez,

“Sizin kimseniz yok. Fotoğrafı ne yapacaksınız?” diyemez.

Elimizde birikmiş, o donmuş anlar galerisi… Ne olacaktır böyle birike birike? Üstelik artık albümlere de sığmaz olmuştur. “Eski fotoğraflar neden saklanır?” sorusu, esaslı bir sorudur bence.

Siz, hiç sahaflara gider misiniz yahut “efemera” satan dükkânlara yolunuz düştü mü? Efemera; fotoğraf, kartpostal benzeri her türlü basılı belge anlamına geliyor. İşte oralarda eski aile fotoğraflarına rastlayabilirsiniz. Satılmak üzere getirilmiş veya bir kütüphaneyle birlikte artık sahipleri bu dünyada olmayan insanların fotoğrafları da kitapların arasında elden çıkarılmıştır. Oysa o fotoğraflardakiler ailenin büyükleriydi: dedeler, nineler, babaanneler, amcalar, teyzeler…

Bu efemera koleksiyonu yapan meraklılar için ilan verildiğini bile gördüm ve o zaman fotoğrafa olan bakışım farklılaştı. İlan diyordu ki “Türü efemera, siyah beyaz eski fotoğraflar, yüz yetmiş altı adet ikinci el, insan, aile, arkadaş grubu fotoğrafları, durumu temiz, fiyatı …”

İnsan neden başkalarına ait fotoğrafları alır acaba? O fotoğraflara baktıkça neler düşünür? Benim aklım bunu almıyor. Hele de bu hatıraları satan, elden çıkaran hayırsız vârislere ne demeli?

Zaman içinde fotoğraf makinesine sahip olmak kolaylaşmış ve herkes bir şekilde bu makineye sahip olmuştur. Ardından film kullanılan makinelerden birdenbire “dijital makineler”e geçilmiştir. Evet, birdenbire olmuştur bu. Sınırsız kare çekme imkânı önünüze serilmiştir neredeyse.

İşin içine bir de fotoğraf çeken cep telefonları girince artık Köroğlu’nun cümlesini tam da burada anmanın sırasıdır, yani “Mertlik bozulmuştur.” Ey Kardeşler! İnsaf edin, fotoğraf çektirmenin o kendine dair ritüellerinden, kurallarından, inceliklerinden bahsedilebilir mi artık? Her an, her yerde insanlar fotoğraf çekiyor. Bu, aklın alacağı bir iş olmasa gerektir.

Günümüzde fotoğraftan anlaşılan ya da ona yüklenen anlam değişti sanırım. Fotoğraf “hatırlatma” işlevinden çıkarak bir “iletişim aracı” hâline geldi. İnsanlar çektikleri fotoğraflarla sonsuz bir iletişim içindedirler. Buyurun sanal ortam mesela, herkes çektiği kareleri paylaşma peşinde değil mi? Gönlünüzce ve sınırsızca fotoğraf paylaşabilirsiniz.

Acaba, fotoğrafla hiç tanışmamış insanlar daha mı mesuttu? Fotoğraflar günün birinde sahipsiz kalacaksa ve hiç kimseyi ilgilendirmeyecekse o kareler, belki de çöpü boylayacaksa bizden sonra o çok özenilerek verilmiş pozlar. Hiç çekilmese miydi onca anlar, o donmuş ve güya sonsuza havale edilmiş fotoğraflar?

Fakat çok merak ediyorum, bu fotoğraflarda kalan anlar, sahiden kalıyor mu? Ne dersiniz?

Cengizhan ORAKÇI

29 Ekim 2017

290cmfo

 

  1. ETKİNLİK

Aşağıdaki soruları okuduğunuz metinden hareketle cevaplayınız.

  1. En çok nelerin fotoğrafını çekmeyi seversiniz?

Ben en çok doğanın fotoğrafını çekmeyi seviyorum. Özellikle ağaçlar, çiçekler ve hayvanlar bana çok ilginç geliyor. Ayrıca ailemle ve arkadaşlarımla geçirdiğim güzel anları da fotoğraflamak istiyorum.

  1. İnsanlar neden fotoğraf çekmeye ve çekilmeye ihtiyaç duymuştur?

Bence insanlar güzel anıları ölümsüzleştirmek için fotoğraf çekmeye ve çekilmeye ihtiyaç duymuştur. Fotoğraflar sayesinde geçmişe dönüp o güzel anları tekrar yaşayabiliyoruz. Ayrıca fotoğraflar sayesinde sevdiklerimizle olan bağımızı güçlendirebiliyoruz.

  1. Sizce insanlar eski fotoğraflarını neden saklar ve zaman zaman neden onlara bakar?

İnsanlar eski fotoğraflarını saklamasının birkaç sebebi olduğunu düşünüyorum. Birincisi, eski fotoğraflar bize geçmişi hatırlatır. İkincisi, eski fotoğraflar bize ailemiz ve geçmişimiz hakkında bilgi verir. Üçüncüsü, eski fotoğraflar bize nostaljik bir duygu yaşatabilir.

Ben de büyüklerimin eski fotoğraflarına baktığımda geçmişe dönmüş gibi hissediyorum. O fotoğraflarda ailemin ve geçmişimin nasıl olduğunu görebiliyorum. Bu da bana çok güzel bir duygu yaşatıyor.

  1. Büyüklerinizin fotoğraflarına baktığınızda neler hissediyorsunuz?

Büyüklerimin fotoğraflarına baktığımda onları özlüyorum. Onların nasıl insanlar olduğunu ve benimle nasıl vakit geçirdiklerini hatırlamaya çalışıyorum. Ayrıca o fotoğraflarda ailemin geçmişini de görebiliyorum. Bu da bana çok ilginç geliyor.

  1. Geçmişte çekilmiş fotoğraflarla günümüzde çekilen fotoğraflar arasındaki farklar nelerdir?

Geçmişte çekilmiş fotoğraflarla günümüzde çekilen fotoğraflar arasında birçok fark var. Geçmişte fotoğraflar siyah beyazdı ve film ile çekiliyordu. Günümüzde ise fotoğraflar renkli ve dijital olarak çekiliyor. Ayrıca geçmişte fotoğraflar daha az çekiliyordu. Günümüzde ise insanlar her an fotoğraf çekiyor.

 

j6fdayw

 

Tulumbacı ocağı, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar gelen ve yangın söndürme görevini üstlenen bir meslek grubudur. Tulumbacılar, yangın söndürme konusunda eğitim almış ve bu amaçla özel olarak tasarlanmış tulumba adı verilen araçları kullanan kişilerdir.

Günümüzdeki Adı:

Tulumbacı ocağı günümüzde itfaiye teşkilatı olarak adlandırılmaktadır. İtfaiye teşkilatı, yangın söndürme ve kurtarma gibi görevleri üstlenen, modern ekipmanlara ve araçlara sahip bir kurumdur.

Eski ve Günümüz Şartlarının Karşılaştırılması:

Ekipman:

  • Eski: Tulumbacılar, yangın söndürme için tulumba adı verilen el pompaları ve kovalar kullanırlardı. Tulumbacılar, tulumbayı kullanarak su kaynağına bağlanır ve suyu yangına doğru fışkırtırlardı.
  • Günümüz: İtfaiye teşkilatı, modern su tankerleri, itfaiye arabaları, merdivenli araçlar ve kurtarma araçları gibi birçok modern ekipmana sahiptir. Bu araçlar, yangın söndürme ve kurtarma çalışmalarını daha hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleştirmeyi sağlar.

Kıyafet:

  • Eski: Tulumbacılar, yangın sırasında kendilerini korumak için deri veya brandadan yapılmış özel kıyafetler giyerlerdi. Bu kıyafetler, yangının sıcağından ve dumanından korunmaya yardımcı olurdu.
  • Günümüz: İtfaiye erleri, yangın sırasında kendilerini korumak için özel olarak tasarlanmış ısıya dayanıklı giysiler, solunum maskeleri ve baretler gibi modern ekipmanlar giyerler. Bu ekipmanlar, itfaiye erlerinin yangın sırasında daha güvenli bir şekilde çalışmasını sağlar.

Eğitim:

  • Eski: Tulumbacılar, genellikle usta-çırak ilişkisi içinde eğitim alırlardı. Deneyimli tulumbacılar, yeni çıraklara yangın söndürme tekniklerini ve tulumbayı kullanmayı öğretirlerdi.
  • Günümüz: İtfaiye teşkilatı, itfaiye erlerine modern eğitim ve öğretim teknikleri ile eğitim vermektedir. İtfaiye erleri, yangın söndürme teknikleri, ilk yardım, kurtarma çalışmaları ve modern ekipman kullanımı gibi birçok konuda eğitim almaktadır.

Görevler:

  • Eski: Tulumbacıların temel görevi, yangınları söndürmek ve yangın sırasında can ve mal güvenliğini korumaktı.
  • Günümüz: İtfaiye teşkilatı, yangın söndürme ve kurtarma gibi görevlerin yanı sıra, yangın önleme ve eğitim çalışmaları da yürütmektedir. İtfaiye teşkilatı, yangınların önlenmesi için çeşitli eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yapmaktadır.

8pnpzdp

rjpj662

 

  1. ETKİNLİK

Geleneksel el sanatları araştırmanız sonucunda seçtiğiniz bir sanatla ilgili tanıtım metnini aşağıdaki yönergeleri dikkate alarak yazınız.

Metninizi oluştururken:

Metninize uygun bir başlık bulunuz.

İlk paragrafta yazınızın amacını belirtiniz.

Yazım ve noktalama kurallarına uyunuz.

Cümleleriniz arasında uygun geçiş ve bağlantı ifadeleri kullanmaya özen gösteriniz.

Metninizi bitirdikten sonra:

Yazdıklarınızı okuyup anlam bütünlüğünü bozan ifadeler varsa belirleyip bu ifadeleri düzeltiniz.

Yazınızı, tanıttığınız sanat dalının görseliyle bir afiş hâline getirerek okul panonuzda sergileyiniz.

Ebru Sanatı: Suyun Üzerinde Dans Eden Renkler

Bu yazının amacı, yüzyıllardır Türk kültürünün bir parçası olan ebru sanatını tanıtmak ve bu eşsiz sanat formunun inceliklerini keşfetmektir.

Ebru sanatı, su üzerine boya damlatılarak yapılan ve her seferinde benzersiz desenler ortaya çıkaran bir sanat türüdür. Bu sanatın kökeni 12. yüzyıla kadar uzanmaktadır ve o zamandan beri saray sanatı olarak kabul görmüştür. Ebru sanatı, kelime anlamı olarak “bulut” veya “su üzerinde dalgalanan desen” anlamına gelen “ebri” kelimesinden türemiştir.

Ebru sanatı, kâğıt üzerinde su bazlı boyaların kontrollü bir şekilde dağıtılmasıyla yapılır. Bu işlem için özel olarak hazırlanmış bir tekne ve çeşitli aletler kullanılır. Ebru sanatında kullanılan boyalar, suyun üzerinde yüzebilmeleri için özel olarak işlenir. Ebru ustası, boyaları suyun üzerine damlatarak ve çeşitli aletler kullanarak desenler oluşturur. Bu desenler, suyun akışkanlığı ve ebru ustasının becerisine göre şekillenir.

Ebru sanatının en önemli özelliklerinden biri, her seferinde benzersiz desenler ortaya çıkarmasıdır. Bu nedenle ebru sanat eserleri, özgün ve tekrar edilemez sanat eserleridir. Ebru sanatı, geleneksel olarak kitap ciltleri, tezhip sanatı ve hat sanatı gibi alanlarda kullanılmıştır. Günümüzde ise ebru sanatı tablolar, kartpostallar, hediyelik eşyalar ve daha birçok alanda kullanılmaktadır.

Ebru sanatı, sadece estetik bir değere sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda meditatif bir etkiye de sahiptir. Ebru sanatı ile uğraşan kişiler, suyun akışkanlığı ve renklerin uyumu sayesinde rahatlama ve stres atma imkânı bulmaktadır.

Ebru sanatı, Türk kültürünün önemli bir parçasıdır ve bu eşsiz sanat formunun gelecek nesillere aktarılması önemlidir. Bu amaçla, çeşitli ebru sanatı kursları ve atölyeler düzenlenmektedir. Bu kurslar ve atölyeler sayesinde ebru sanatı öğrenmek ve bu eşsiz sanatın keyfini çıkarmak mümkündür.

Ebru sanatı, suyun ve rengin bir araya gelerek oluşturduğu bir mucizedir. Bu mucizeye tanık olmak ve ebru sanatının inceliklerini keşfetmek için sizleri de ebru sanatı kurslarına ve atölyelerine bekliyoruz.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Scott AjansScott Ajans tarafından ❤️ ile tasarlanmıştır